Granül hayatlar yaşıyoruz sevgilim...
Kokusunu, kendini zorlayarak uzun ve derinden çeken ilk kişi biz değiliz. Suyun kahveyle dansına şahit olan da. Bizim kahvelerimiz sevgilim, suyun karşısında içi hava dolu balon gibidir. Heybeti, suyla karşılaşınca biter. Ne su ile bir dansa şahit olur gözlerimiz ne de burnumuz derin bir kokuya eşlik eder. Başkasının demlenmiş kahvesinin kalıntıları ile geçer anlarımız ve de anılarımız. Oysa dokunabiliriz çekirdeğine üzerindeki çiziklere değerek. Kendimiz öğütüp su ile dansına şahit olabiliriz. Kokusunu ta derinden hissedip aldığımız nefesin tekrarını arzulayabiliriz. Peki, neden? Neden kahvemiz granül? Kahveyi bırak sevgilim. Neden hayatımız granül? Rollerimiz başkasının, değerlerimiz başkasının, inançlarımız kulağımıza üflenmiş. Elbiselerim sokaktaki herhangi birinin herhangi birinde de var. Ama biricik olduğunu söyleyen reklamlar hani nerede? Zengin olmak, güneye yerleşmek, memurluk ya da ver elini dünya turu. Söylesene sevgilim, kim istiyor bunları? Kim demledi bu kahveyi, kim yaşadı bu hayatı ve neden kurutup önümüze sürüyor? Kendi kahvem yok sevgilim ama başkasının kahvesine de razı değilim.