Hava gri mesela bugün. Güneşinden yoksun... Sarı sıcaklığı kalmamış hiç yansımalarında. Toprağın rengine de sirayet etmiş sanki, oda buz gibi bakıyor yer yer. Kasvetli çok fazla. Üstümde hep bir uyku hali ve içimde kocaman top gibi bir şüphe, sebepsiz... Yağmur yağıyor inceden gri bulutlardan gri toprağa ve gri bir koku yayılıyor parmak uçlarımdan saç diplerime.

Kafamın içi de gri sanırım. Bence göz rengime de sirayet etmiş. Gri bakıyorum ve üstelik gri görüyorum. Gri yaşıyorum bu hayatı. Ne siyahına ne de beyazına geçebiliyorum. Gri hayatımın tam da ortasındayım. Upuzun gri bir yol var önümde uçsuz bucaksız ve ben yürümek istemiyorum. Gri rüyalarımın içinde boğuluyorum... Uyanıyorum ve derin derin soluk alıyorum. Gri nefesler dolduruyor boğazımı. Gri bir ölüm geziniyor sarp uçurumlarımda. Atlasam diyorum gri boşluğa. Amaan diyorum, ölümün rengine mi kanayım şimdi? Gri bir isteksizlik çöktü bak işte üstüme. Ve ben gri uykularıma geri dönüyorum. Sil baştan gri bir günü yine yeniden yaşayacağımı biliyorum.


Bir el diyorum. Şöyle bembeyaz bir el... Çıkarsa beni bu hayatımdan. Rengarenk bir ütopyaya atsa beni mesela. Bütün renklerin alacasına boyansam ve Holi festivalini kutlasa gözlerim, ellerim, yüzüm ve benliğim... En beyazından hayallerim, en kırmızısından aşklarım, en yeşilinden umutlarım ve evet, en siyahından ölümlerim olsun. Masmavi gökyüzünün altında sarı papatyalarım olsun kucağımda.


Olamaz mı? Küçük bir kardelen yeşerdi her zaman karlı dağların kristal toprağında vesselam. Bütün renklere selam olsun. Evvela niyet sonra kısmet...