Bir kapana kısıldım ve her defasında demir parmaklıklar bir kez daha kapanıyor yalnızlığıma. Bu defa kurtulmak için çabalamıyorum. Zorunlu kabullenişimin ilk adımındayım. Elbette başka yöne devrilebilirdim fakat bu kez fark edilmek uğruna verdiğim savaşlardan galip çıkmak istemiyorum. 

Ne siyahım ne de beyaz. Sadece griyim şu sıralar. Buzdan şatomda kendime sarılı buluyorum kendimi. Prangalar eskitirken en sahici gülümsememle yalnızlığımın madalyasını takıp yerimi alıyorum kalabalıklar arasında.

Ve işte kaçınılmaz son…

Zirvede olduğumu düşünürken en dipte oluşumla yüzleşiyorum.

Hayat dediğimiz şey de tam olarak bu değil miydi?