blacklight filminin konusu yozlaşmış sistemin korunması için işlenen cinayetleri ve bunu gün yüzüne çıkarmak gibi gözükse de asıl altında yatan temel dayanak noktası güç istenci ve bunun kötüye kullanıp zorbalık ahlakının bireylere empoze etmek olduğu dikkatle bakıldığında anlaşılacaktır. çünkü güç asıl kuvvetini bireyin kendi dinamiklerinden almaktır. yani bireysel duvarlar karakterde vuku bulur. ancak bu olay ve durum vukuatlı bir hale geldiğinde devam ettirmek gibi bir serüven söz konusu olduğu gücü elinde bulunduran kişi; elinde bulunan her uygulamayı reva görecek, kendi gücünü korumak için bütün kirli işleri gözü kapalı yapacaktır. bunu da kendini sığlaştırarak sistemin devamlılığı propagandasını öne sürerek çıkarlarını korumaya devam edecektir. bu devamlılığı sağlamanın temel koşuluysa zorbalığını hissettirmeden yani zehirlendiği gücün ona sunmuş olduğu tüm şiddeti orantısız şekilde kullanması olacaktır. çünkü şiddet kendi içinde zaten güç zehirlenmesinin tohumlarını taşır. hatta onların yeşerdiği alan dahi diyebiliriz. bu yüzden birey bu ve bunun gibi türevlerin açığa çıkmaması ya da bastırmak için kendilik bilincinin ve ruhunun farkına varmalıdır. aksi takdirde hayat tabiatı itibariyle onu dışlayacaktır. çünkü doğa da büyük balığı yiyor olarak gözükse de aslında bilinçli olarak sistemi korumaktadır. oysa insanı yapmış olduğu sistemi korumak değil tamamıyla egosal tatmin için yapılmış ve yapılan eylemler bütünü olarak anlaşılacak ve görülecektir. bu bağlamda bireyin zaaflarını bilmesi kısacası kendini tanıması gerekmektedir. yoksa fark etmeksizin yokluk gemisine ve unutulma mabedine hapis olacaktır. unutulmamalıdır ki; birey tek başına bir yaşam sürmemektedir. çünkü hepimiz hayat denen zincirin birer halkasıyız. eğer bunun farkına varırsak; belki o zaman korteksi daha doğru bir harmoni içinde olduğumuzu anlarız.