Yeni edindiğim bir gerçeklik hakkında yazmak, bu gerçekliği size açıklarken ne demek istediğimi sizinle birlikte anlamak istiyorum. Gerçekliğimiz: güçsüz, yetersiz ve başarısız olmak.

Bundan bir süre önce terapistime ağlayarak "Çok güçsüz ve yetersiz hissediyorum." derken ondan beklediğim tek bir tepki vardı, beni bunların tam tersine ikna etmesi. Bana "Hayır bak güçsüz bir insan bunları başarabilir miydi?" demesi, aksi kanıtlar gösterip benim de buna gerçekten inanmamı sağlaması gerekiyordu. Çünkü güçlü bir insan olmalıydım, yeterli, başarılı olmam gerekiyordu. değerimi bununla ölçmeye başlayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki, başarısızlık ve güçsüzlük tahammül edilemezdi.

Özgür olmak istemiştim, kendimi yolumu çizmek, koca duvarlarımın arkasında yıkılmaz ve incitilemez olmak. Bunun için başarılı olmalıydım, güçlü olmalıydım, en iyi olmalıydım.

İşte kafamın içinde duymaya alışık olduğum bütün bu malı melilerden ötürü, "Belki de güçsüzsün, belki de yetersizsin." cevabını aldığımda şok oldum. Bu kadar basitti işte, belki de güçsüzdüm, belki de yetersizdim. Konuşmasına şöyle devam etti "Her konuda yeterli olamazsın, hayatında yetemediğin çok fazla konu var ve hep olacak ama yetebildiklerin de var. Evet güçsüz olduğun konular var, başka insanlara ihtiyacın var ama tek başına başardığın bir çok şey de var. Yeteneksiz olduğun, bu yüzden başkalarından daha çok çalışman gereken konular var, ne kadar çalışırsan çalış başarısız olacağın alanlar var ama başarılı oldukların da var. Gün sonunda seni yalnızca yetersiz ve başarısız olduğun şeyler tanımlamıyor." Ne yapacağımı bilmediğim yepyeni bir pencere, buz gibi bir gerçek. Çok basit, belki başkasına çok kolay söyleyebileceğim bir cümle ama sanki böyle bir ihtimali ilk kez duymuşum gibi şaşırtıcı.

Büyük soru şu: Kendimi çürüğü ve çarığıyla kabul edebilir miyim? En azından deneyebilirim. Hayatım boyunca hep daha fazlası olmaya çalıştım, kendimi sürekli eleştirerek daha iyi bir versiyonuma ulaşacağımı düşündüm, kendime karşı başka hiç kimseye karşı olmayacağım kadar acımasızdım. Artık bunu yapmak istemiyorum, sürekli hırpaladığım çocuğun bu kez yaralarını sarmak istiyorum. Kafamın içindeki o acımasız ses birden gitmeyecek biliyorum. Niyetinin kötü olmadığının, bir zamanlar ihtiyaç duyduğu kurtarıcıyı yaratmaya çalıştığının da farkındayım ama her geçen yılla birlikte arkamda daha da hırpalanmış bir çocuk bırakmak istemiyorum.

İşte yeni gerçekliğim. Eski alışkanlıklara sürüklenmeden, bununla yaşamayı öğrenebilir miyim? Umarım.