Çocuklarımızın sahibi miyiz? Elbette hayır, hiç kimsenin değiliz. Öyleyse ilişkilerde, mevcut bağlarda aradığımız ne? Üstelik garantilemek istediğimiz..Hiç bir şeyin garanti olmadığını bilirken, bu motivasyonun altındaki korku ne, sahip olmadıklarımızı kaybetme korkusu mu?Bu teorik olarak mümkün görünmüyor. Peki rahatladık mı? Biraz içselleştirelim bunu.. Burası bilinen matematik formülleriyle çözülüp rafa kaldırılacak cinsten değil. Bu yüzden çözümsüz görünüyor, en azından baktığımız yerden. Belki de yanıt aramadan, sorularla kalmak ve zamana bırakmak bilinmez bir şekilde bizi rahatlatabilir. Bu konuda kendi deneyimim; kaybetme korkusuyla hareket ettiğim her seferinde duvara tosladığım, kazanmaya ya da telafi etmeye çalıştığım her neyse daha da batırdığım olmuştur.
Yanıtsız kalmak bir son değildir. Yaşamsa zaten belirsizliğin en büyük kanıtı değil mi?Teslimiyet çoğu kez yapabileceğimiz en iyi şey, zamansa tek kurtarıcımız olabilir...