İçinde ölüler uyanıyor bir bir.

Şehrin yoğun keşmekeşinin içine saklanan tozlu can kırıkları.

Adam yorgun ve bezgin...


Sırılsıklam bir yağmurun pençesinde celladını arayan bir katil.

Sessiz ve hoyrat.

Geçiveriyor sokak aralarının yitik caddelerinden.

Aynada bakamıyor aksine.

Aksini kaybetmiş sanki...


Geçmişin tehlikeli sokak aralarından dökülen soluk düşler.

Yalan vaatlerin içinden çıkagelen bir kadın.

Vazgeçişin soysuz ağrısının hayallerini ve idealize ettiği her şeyi eprimiş bir kabloya sardığı hüzün saatinde...

Tüm varlığını tehlikeye atan bir adam.

Kafiyelerinden vurulmuşken üstelik!

Daha ne kadar yitirebilirsin ki?

Gaybı?

Kayıp...

Kim?


Guilty ; tek mekânda çekilen bir film olmasına rağmen,

ana karakterin sergilediği üstün

oyunculuk performansı sayesinde,

filmin aksiyon sekanslarının hiç düşmeden seyirciye aktarılmasına olanak sağlıyor.


Salt telefon konuşmalarından ibaret bir hikâye ve belirgin bir ters köşeyle dolu.


Farklı oyunculuk performansları görmeyen seyirci kitlesinin sadece tek ana karakter üzerinden filme yoğunlaşması gerekse de,

bu durum hikâye adına pürüz veya zorluk çıkarmıyor;

aksine hikâyenin dağılabilecek olan konsantrasyonunun tek bir potada eritilebilmesine olanak sağlıyor.


Joe Bayler adındaki polis memuru ,

filmin sonuna kadar saklı tutulan bir sebepten dolayı kariyer ivmesinde düşüş yaşayarak

911 acilde telefon-santral bölümüne alındığında,

sonraki gün gerçekleşecek olan mahkemesi için oldukça heyecanlı hissetmektedir.

Bugün gerçekleşmesini dilediği tek şey;

günü en hasarsız şekilde atlatabilmek,

küçük kızı ile iletişim kurabilmek ve yarınki mahkeme için kalan dakikalarını sayabilmektedir.


Fakat hayat aydınlığın peşini esrarengiz şekilde kovalayan karanlık bir sarmal motifi gibi örümcek ağlarını zaman kulesinin kirli soluk bej yelkovanına sermek üzeredir.


Gelen telefonlardan biri

Emily adındaki son derece korkmuş ,

telaşlı genç bir kadının sesine aittir;

bir adam tarafından kaçırıldığını ve geleceğe dair hiç umudu kalmadığını gözyaşları içinde anlattığında, artık bu olayı çözebilmek ve kadını kurtarabilmek yarınki davasından da daha önemli bir hâle gelecektir.


Peki gerçekler her zaman göründüğü gibi midir?

Yoksa bu olayın perde arkasında saklı kalan gerçekler bir trajedinin habercisi midir?


Tek bir karakter üzerinden ilerleyen filmleri genelde sıkıcı bulsam da,

bu film hiç düşmeyen gerilim sekanslarıyla tempoyu belli bir düzeyde tutmayı başarmıştı.


Telefon konuşmaları üzerinden ilerleyen hikâye tarzı kimilerine sürükleyici

kimilerine ise anlamsız ve yavan gelebilir.

Sanırım ben bu konuda biraz daha nötralize olmuş durumdayım.


Bu ara çok fazla gerilim/gizem türünde film izlediğim için belki istediğim gerilim düzeyini bana aynı yoğunlukta hissettirmeyi başaramamış olabilir.


Eminim ki bir süredir korku filmi izlemeyen bir seyircinin filmden aldığı sanatsal keyif daha farklı bir düzeyde olacaktır.