Gülara, nehirlere açılan alamet çiçeği

Kalbe sinen kokuların hakikati, en gerçeği

Parlamakta hala geride bıraktığın izlerin

Haydi! dal da gör derinine balkıyan denizlerin

Yatağımı oraya serer, orada uyuklarım

Solmuş demetleri bir lahza ışığına saklarım

Eyvâhım uzaktan derûnî matemlerim uzaktan

İncinse de zebun gönül, heyhat kurtulmam tuzaktan

Gel de aydınlansın yeryüzüm, kara çanlar vurulsun

Aşk celladının elinden hızla kaçanlar vurulsun



Gülara, gül yüzüne şehnaz besteler çalınandır

Nağmeleri bulutlar gibi göklerde salınandır

Ondan duyulur rakseyleyen denizin hazin sesi

Mağmum halime çaredir o yankılanan nefesi

Ey yad eylediğim çan çiçeği, ey muzlim bahçeler

Ey kan çıbanı gibi kalbe nüfuz eden pençeler

Müzehher topraklarım değildir yâreni kutsayan

Ben değilim hülyamdaki sevgilileri put sayan

Meshûr gönül, ey azize gönül ağlama durmadan

Dilek ağacıma kem çaputlar bağlama durmadan



Gülara, handan sevgili, güllerden azade gonca

Sen huşu veren yelpaze, güneşler doğar ardınca

Ah! gamlı mehtaplarda kalbe eriyen fütursuz mum

Tahir elinden dökülsün gülistanına tohumum

Sükut sende gizli, yorulsa da bu ten bu bitap can

Ne erinç azalır kalpte, ne de biter bu heyecan

Mecal oldukça, sana doğru yürür mahir aşığın

Yönünü kaybetse de sığınak olur hür ışığın

Uğramadığın yollardan bu bedenim hiç geçer mi?

Yürek korlarla büyüdü, yangınından vazgeçer mi?