Ummanın yorgun dalgası içre Sakî,

Hangi nehre, göle, denize

Hangi göğe, buluta uzatmışsa elini

Çatlak bir parantez içinde (kırgın mavilik),

Kızgın kumlar üstünde vedası kalmış..


Toplayınca avuçlarından kurumuş dağ yemişlerini 

Çıkınca Sakî

Sevda işleminden,

Dökülmelerden yapılmış bir adam kalmış..


Baharatlara ve kelimelere vefâlı seyyahın biri sormuş haberini Sakînin,

Bunca sene koşmuş da güllere su vermeye;

İçirememiş can suyunu kendine,

      Sonu dökülmüş, 

         Cânı solmuş..

Avuçları toprak olmuş,

İbrikleri çatlak..


/Görecekseniz gülleri,

Tutacaksanız gülleri,

Su verecekseniz yine gülleri. 

Bana varmadı ellerin

Varmadı yağmurlar../


Yazılı,

ıhlamur gövdesinden çatılı bir mezartaşı kalmış.


Ümitlerimdeki sevdayı dermek kırçiçeklerinden öteye,

-Acınası ama onurlu bir eylemse-

Toplayacağım buketlerce..


Kimi sevdi gülü, kopardı elleriyle

Kimi sevdi gülü, su verdi elleriyle


Benim bahçevânlığımın özünü merak edersen eğer;

Varamazsın -buklesine bile- öze dair:

Gülü görmeden, koklamadan;

Beni dinlemeden, bana sormadan..


Ürken bir kuş sürüsü eyledin sevmek ümidimi,

Daha az önce buradaydılar, 

Ummanın sarsıntısı çarpmadan yüre'ciklerine, 

Neyin ne olduğuna,

Kimin ne istediğine dair bir belirtisi yokken,

Sen daldın aralarına,

Uçup göçtüler..

İyi mi..


Bir fırlatabilsem şu mülteci yüreği

Ellerin, güllerin katına

Tutsam ve kaldırsam sonra

yerden göğe

desem

kırık bir tebessümün cam kenarından;

Hoşgeldin..



Mirza Şâmil.

3Aralık'23



.