Kalkmayın başına, gittiklerinizi geldiklerinizi

Utangaç matmazel, hep yabancısı da dünyanın

Yalancısı olmak bize düştü

Ve üzerine bu kadar çok düşmekle annesi

Halt etti, soyutlu varlığı, tebessüme dahi yabancı

Çünkü gülünce adamlar, hiçlik çıkardı ağızlarından

Ve ağzı kapalı gülenler, hep bir şeyler saklardı

İnanın lütfen

Annesinden kalan notlarda yazılıydı

Silüeti hummalı bir güz yağmurunun eseriydi

Yekten bastıran, baskısını kalpten yansıtan

Güzeller güzeli matmazel, kavalyesini ararken cemiyetlerde

Eli tetiğe basmaktan aşınmış bir askerin rüyasındaydı

Askerse gerçek olamayacak kadar güzel bir rüya içinde.

Heyhat, asker ağzı kapalı gülerdi

Hazin bir maziden mütevellit (küçükken babasının siniri

gelince dişine

kırık dişiyle hep mahcup)

Asker kazara bir cemiyette

Ellerini görmedi matmazel, üstelik askeri kavalyesi zannetmekte

Gülmek lazım gelince, asker kapatıp ağzını gülünce...

Sormayın

Sormayın (!)

Daha acıklısı az gidilip uz gidilen öykülerin

hiç haraket etmeyen kahramanlarında