Neyin anlamını arıyoruz? Neyi bekliyoruz? Bir hamster gibi hep dönüp duruyoruz kısır döngülerin içinde. Haliyle en büyük varlığımız iç sıkıntılarımız. Geçip giden güzel günleri iç çekerek anımsıyoruz. Böyle anlarda, yani kendimi umutsuz ve heyecansız hissettiğim zamanlarda, jose saramago'nun “bilinmeyen adanın öyküsü” kitabındaki “kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin” cümlesi beliriyor gözlerimin önünde. Wind it up, let it go!
Kendimi tanıyıp keşfettiğimden beri, neyi isteyip neyi istemediğimi anladığımdan beri iyi/kötü ne kadar duygu varsa hepsini tecrübe edip, o an neyi gerektiriyorsa nasıl gelişiyorsa onun hazzını yaşama taraftarı oldum. Zaman zaman öldüm gibi olsa da her zaman yeniden doğdum çünkü ben bir sanat eseri değilim; fikirlerim, duygularım, hissettiklerim var ve bunlarla her an, her şeyi mümkün kılabileceğime inanıyorum. Bu arada neyi başardın derseniz de maddi ve manevi bütün imkanları sağlamış bir ailenin öyle akademik kariyer yapmış, zenginlik içinde yaşayan çocuğu olarak bir şey söyleyeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Hayır bu sorumsuzluk değil sadece kendi olmaktan asla vazgeçmeyen, bir şekilde yaşamını hep sürdürebileceğini düşünen ve zamanında kimseden bir yardım almadan türlü zorlukların üstesinden gelen, her şeye başkaldıran bir Yasin. Yaşamanın tek yolunun deneyimlemek olduğuna inanan bir Yasin...
Son olarak hep dediğim gibi hiçbirimiz mükemmel değiliz ve bizi kurtarmaya kimse gelmeyecek. O yüzden çeşitliliğimize ve kendimize sahip çıkalım, yolda görüşmek üzere...