Kendi yaşamımla ilgilenmeyi bencillik saydım bu yaşıma kadar ve yazdığım her şey düşüncelerimden eksiltti; giderek daha çok benzedim ve gerçekten bir aynaya dönüştüm bazen turnike oldum kalabalıklarda. Fabrikalarda kan çanağı gözlerim ve bel ağrısıyla bekleyişlerim vardı ve hep geçmişte ya da gelecekte olan şimdilerim. Hep izledim gökyüzünü ve düşünmeyi ve kendimi dinlemeyi ve yüzüme bakmayı ve ellerime bakmayı bencillik saydım; şikayet etmeyi sürdüm ruhumdan ve sonunda her şey bana hastalıklı bir edebiyat olarak kaldı. Şimdi içimde birbirine benzemeyen binlerce nefret ve öfkeyle tamamen zıt köşelere kelimeler taşıyorum; aynı anda insan kaç farklı şey düşünür? İçimde her şey başlıyor ve bu başlangıçlar sonsuz oldukları için başlamamakla tıpkı, bir paradoks taşıyorum sabaha, kendimi bırakıyorum, gideceğim yeri biliyor o, ben dediğim bilmese de. Kendiliklerimi izliyorum, yani sanırım onlar kendiliklerim olmalı, yani kesin olmamakla, beraberler mi bilmiyorum; nokta koyduğum yerlerim aslında bir sanırım ünlemi. Buna önlem almıyorum. Seçeneklerin kargaşasında bir seçemeyenim, sonsuz seçeneksizlikle seçmeye çalışma serüveni, virgülden bir diğer virgüle sonra diğerine ve öbürüne tekrar, tekrar, tekrar kusturucu bir döngüde.


Özgür irade, en kutsal kelime Tanrının şekeri; şöyle ki yok, çünkü koşulları seçmedik aslında bu kadar basit bence.

Mücadele, çabuk yalan söyleyebilen insanların şekeri; şöyle ki var ama bana göre bu da koşulların seçilememesiyle doğru orantılı. Bazı insanların acılarını sadece topraktaki ayrıştırıcılar anlar eğer bilinçleri varsa. Ve konuşmaya değecek hiçbir şey yoktur tabii eğer birbirimize ihtiyacımız olmasa, birbirimizi sevecek bir sebebimiz de yok. Her şeyi yüceleştirdiğimiz için bunun böyle olmadığına inanıyoruz. İyi ki!

Durup, düşünülmeli ki hiçbir şey bilmiyoruz; hayatımızda ya uçurumların sonunun çiçeklerle dolu olduğuna dair bir inanç var ya da uçurumlar. Asıl soru ne kadar mücadele etme istencimizin kaldığı değil, nerede bu istencin nasıl şekilde yok olduğu. Başlangıcını seçemediğim bu dünyada geriye kalan şeylerde var olmak ritimsiz geliyor bana. Her şeyi hüzünlü ve herkesi haklı bulmam bundan. İşte bir paradoks daha bir nihilist olacak kadar özgür değilim, her zerremde bir zincir. Bağ kurmayı nefes almaktan daha iyi yapıyorum çünkü, bağ kurmayı seçmedim.