Bir sandal bekliyor kapımda beni.
Öyle bir sandal ki bu,yok Ademin yeri.
iki,üç kişiyi daha var almaya yeri.
nerden geldi bu sandal şimdi,ne zaman geldi?
niye benim kapımdan geçti,niye seçti beni?
bir tutam adalet dağıttım diye mi gitti geri?
gitmesem nolur sandala? zorla mı alır seni?
yolcu yolunda gerek sanırım artık.
bir bavul çıkardım,koydum ceketimi.
ceketimin altına sakladım nefretimi.
görmesin ordaki yolcular sefaletimi.
hangi eşyalarımı seçeyim bilemedim.
sandalda ne gerek olur ki insana?
bilemeden sardım iki kağıt esvaba.
düşündüm bu sandal gider hangi diyara.
yolcu yolunda gerek sanırım artık.
bir anahtarımı aldım elime,yöneldim kapıma.
çektim kapımı,baktım son kez odama.
tam kilidi vurmuşken zindana,
sandaldaki keşiş bağırdı "bağlama!"
dedi,"kapıyı son kez kapayıp ağlama"
"bir veda busesine bağlanma..."
şaşırdım,dinledim ama keşişi
çok takmadım,unutmadım ama son gidişi.
yolcu yolunda gerek sanırım artık.
başladım sandala doğru yürümeye.
sandalın üstündeki sisleri sürümeye,
yarısı görünürdü sandalın dedim "bu kasvet niye?"
keşiş bağırdı "bu da bizlere bir hediye"
sanırıdm sandalda var üç,beş kişi.
ilk adımımı atınca bile gördüğüm on kişi!
Kim bilir hangi günahkarlar buraya savrulmuş.
sordum keşişe "yolculuk nereye?"
döndü sakince,iç çekti derince.
yolcu yolunda gerek sanırım artık.
sandalın yolu sisler içindeydi
tekrar soruyorum,bu kasvet niyeydi?
biraz daha gezdirdim gözlerimi.
gözlerim aradı tanıdık bir seferiyi.
ama gönlüm gördü sadece günahkarların suretini.
niye ağlar şurada koca koca adamlar.
niye susar dik dik bakar şu yamanlar?
nerdeyim ben,nereye gider bu sandal?
yolcu yolunda gerek sanırım artık.
sandalın sonu var mı göremiyorum.
ne çok ağlayan ses işitiyoruum.
bir yolculuk nasıl kötü geçer anllamıyorum.
galiba bu yola bir ben seviniyorum.
keşişe soruyorum"niye ağlar bu yamanlar?"
diyor "asıl mühim olan günahkar zamanlar."
anlamayıp başımı çeviriyorum,bavulumu arıyorum
ne bavulumu,ne ceketimi buluyorum.
keşiş diyor ki"gerek yok bavula"
"biz çıktık zaten artık yola"
yolcu yolunda gerek sanırım artık.
ayağa kalktım,baş kürekçiyi bulmaya.
etraftaki çığlıkların nedenini sormaya.
tam başladım yürümeye keşiş bağırdı
dedi"bu sandalın yok bir adı,kaptanı"
"günahlarımız yönetir bu hakları"
bu sfer dinlemeden almaya başladım yolu
gerçekten yok bu sandalın sonu.
ne günahkarlar gördüm, yorgunluktan gözleri dolu.
töbeye susamış,yok burda cennetlik konu.
anladım yok buurda rıdvanın yolu
yolcu yolunda gerek sanırım artık
anladım ki geri dönülmeyecek yoldayız.
anladım ki biz günahın yolcularıyız.
bir dakika uğruna sonsuzu satanlarız.
biz sonsuz alemde cezalıyız.
o yüzden yokmuş burda Adem'in yeri.
o yüzden kondurmazmış Meryem tek buseyi.
havadaki sis değil,bulutmuş.
sandaldaki günahkarlar artık afını unutmuş.
o yüzden ne bavul ne zincir hudutmuş.
bu yol öyle bir yol ki kaçan cahime kavuşmuş.
yolcu yolunda gerek sanırım artık.
kapattım gözleerimi daldım düşüme.
belki giderdim ben de bülbülün ötüşüne.
düşündüm sandaldaki yerim ne diye?
keşiş dedi"yakmışsın sen demevsimleri şönüşüne"
"kapıya vurmamışsın zinciri çakmışsın bedenine"
"insanoğlunun yaptığı en büyük günah ancak kendine"
"sen üzmüşsün kendini ,kızmışsın kaderine"
"şimdi mutlu musun günahların dönüşüne"
"ne hakkın var ki üzülmeye bugüne"
"dinle sadece yaş dökme üç günün nefretine"
"bundan sonraki yaşamın olsun kendine hediye"
yolcu yolunda gerek sanırım artık
açtım gözlerimi,odamdayım..
şimdi günahlarımın en başındayım.
sanıyordum ki sahiden araftayım.
kalktım yatağımdan,pencereme yürüdüm.
bir bülbülün ötüşüne büründüm.
hava aydınlık,güneş sıcak.
sanıyorum artık kendimi dinleyceğim ancak.
ne ağlayacağım.mutlu olmaya bakacağım.
şu bahar havasında bir günahımı yakacağım
ne sevgiliyi ne dünyayı takacağım.
artık cennetimi kendime adayacağım.
Zahiri'nin sözleri açtı gözümü.
bir sevaba ulaştırdı gözümü.
bir göz yaşıma bir toprağa bakacağım.
yaş düşürenlere de haykıracağım:
"yolcu yolunda gerek sanırım artık!"