Düşündüm de tercih hakkı ile güç arasında nasıl bir ilişki var. Evet ya da hayır deme kudreti sadece gündelik hayattaki insani ilişkilerimizde değil iç dünyamızla olan işkilimizde ne kadar önemli. Mistik anlamda günah sevap ve bütün bunların bizim açımızdan hak edilmiş bir zafer olması neye bağlı. Daha açık ifade edersek. Örneğin günaha yaklaşma duygusundan duyulan pişmanlıktan çok onu yapmak üzereyken yapmaktan vazgeçmek daha üstün bir kudret değil mi. Yani bilinçli tercihin olası sonucunu düşünüp korkmaktansa yapmak üzereyken yapmaktan vazgeçmek yapmaktan korkma ihtimalinden daha kıymetli. Hem onu alt ettiğine dair somut bir başarıdır. Bu dindarlık açısından ele alındığında din salt bastırılmış duyguların bekçiliğini yapmaktan çıkıp kutsal bir amaç uğruna daha geçerli bir amaç edinmiş olur. Evet zina etmek günah diyelim dini tabirle. Bunun bilgisi dahilide etrafında dönüp dolaşmak bastılarmış bir duygunun açığa çıkmasına da vesile olur. Bu sefer günü geldiğinde bilgisi bilinen şey aşıldığında alt etme ezberi olmayan bir yenilgiye de teslimiyet hazırlar. Ben nasıl olsa baş edemiyorum bu nefsi engellemekle deyip kabulle bir boyun eğişe doğru gider bastırılmış duygu. Ama onu alt etme bilinci ancak salt bilgi değil onu yapmaktan vazgeçme tecrübesiyle güç ve bağışıklık kazandırır. İşte bu sefer engellenen bastırılmış duygular değil bilinçli bir tercihle tutarlı alışkanlık haline gelir. Bunu toplumsal olarak da hatayla yüzleşme olarak okuyabiliriz.