Soğukkanlıyım bu aralar 

İnsani hiçbir duyguyu barındırmıyor faniliğim 

Kırılmıyor, incinmiyor, öfkelenmiyor…

Cezalandırıyor,

tanrısal bir lütuf olsa gerek.

Bir telaş içerisinde sıçrıyor yüzüme 

Belirsizliğin resmi

Sanki tanıdığım her ressam bir darbe indiriyor en koyu rengiyle.

Sanki büyük bir yok oluş bu ve bir tek ben siliniyorum dünyadan.

Bir gün yeniden uyanmayı diliyorum tanrım, 

Hiçbirinin hayatına dahil olmadan.

Ben evlerinizin eksik hissedilmeyen yanı,

Merdiven altı insanı,

Ben bu hayatın,

Anlayışla yüzünüze gülümseyen tezgahtar tarafı!

Asıl yoran bunlar değildi kelimeleri

Ben biraz gitmeleri sokuşturdum içlerine 

Kelimelerdeki bilinmezlikle doldurdum bez bebekleri,

Çocuklar ne mutlu!

Ellerinde bilinmezliğin oyuncağı…

Başa dönsem diyorum tanrım

Sana karşı olan bu tavrım devrime yol açacak doğrusu, korkuyorum.

Tuhaf bir tufan,

Küçük bir kıyamet.

Yan gelmiş yatmış 

rutubet kokulu kasvet,

Dizecekmiş sağlamından en fiyakalı masaları 

Ve en fiyakalı masalarda konuşulacakmış avcılar,

Avın ölümü, avucunun içine yara olacakmış avcının.

Fiyakalı masanın örtüsü ucundan tutuştu tanrım!

Artık avda senin Avcı da!