içimdeki kar fırtınaları hasrete gebe ibrahim
sancım var,
doğur beni, doğur beni, doğur beni
ayaklarının izine.
saçlarını andığım mısralara uzaklardan değil,
yanından bakayım.
yahut sök şu içimde dönerek yanan şiiri.
çık gel artık ibrahim gecenin içinden
soluğum kadar yanımdasın da,
menzilin ölçülmüyor,
yolun gelinmiyor,
canına erilmiyor.
ben, papatyalardan tacımla
karanlıkta oturmuş, uçurum özgürlüğünde
seni hayâl etmekten öte gidiyorum şimdi; peşimde füruğ, peşimde sohrap sepehri
peşimde yanıbaşımdaki ülkenin
saçlarına özgürlük veren kadınların devrimi.
bana gündüzün ilk ışıklarının
kırıldığı yerden gülümsüyorsun ibrahim
öyle parlak, öyle sütbeyaz, öyle ötelerden
kirpiklerinin bir kıvrımında,
kaç rüya ziyân ediyorum da,
yer kalmıyor uykuma
kapanıyor akşamın yaldızlı yaprakları,
bir ayrılık ezgisine
bakar gibi bir ceylan,
seni sevmek acıyor içimde ibrahim.
şimdi gel de
hiç ayak basmadığın memlekete
nasıl gurbet olunur onu anlat ibrahim.