Ruhum en çığırtkan sessizliğiyle susarken

Bu şehrin en kuytusunda bir ızdırap alevleniyor

Susuyor her kan kine

Dünya yokluğuyla bir iz bırakıyor yaranın kimliğinde

Soğuk bir Prag günü hatırlıyor yazda esen rüzgar

Ve bir kırmızı rujun kucağında ölüyor

Sessizliği ancak yalnızlığında bulan gencin

Son ayak sesleri


Dünyanın en kuytusunda kalmış son prenses ölürken

Bir Moskova soğuğu anımsıyor

Denizin seyrinde güneş

Ne susuzluklar diniyor ne suratlar düşüyor

Karın beyaz melekelerine

Fail, bir çift boyalı el oluyor

Kan boyayacak beyaz kültleri kırmızı eller

Bir Moskova gününde bir susuzluk diniyor


Dünler girerken bir bir geleceğin çuvalına

Bir katliam düşüyor yaşadığım şehrin en kuytusuna

Gri renkli muhafızlar koşuyor

Esir zindan kapılarının çok uluslu sessizliğine


Bir Adalar sabahı hatırlıyorum ellerimde beyaz güllerle

Sisler beni hatırlamış, uzaktan bir şarkı

Izdırabım duymuş sesimi

Ruhum susmuş sessizliğime

Bir Sartre sabahı yaşıyorum

Çok dünyalı benliğimde


Sanırım bir şehir keşfediyorum

Renkleri ayrıştırılmış dünyalardan uzak

Kanları sulanmış kuzgunlarla dost

Maskaralarla padişah oluyorum

İnsan olmak suç oluyor

Son manifestoyu yazıyorum hayvanlar adına

'İnsanlık kara sularda boğularak öldürülecek!'

Bir Kafka sabahına uyanıyorum