yırtarak geçiyor kalbimizden 

hayatı da törpüleyen zaman 


şuramızda birşey var 

acıya benzer 

umuda benzer 

böyle günlerde herşey 

hem acıya, hem umuda benzer 


gün ölümle başlatıyor hayatı 

her şafak taze bir ölünün üstünde doğuyor 

her sabah ölümü anlatıyor gazeteler 

sol köşede ölümü kutsallaştıran bir fotoğraf 

yeni bir cinayetin rontgenini çıkartıyor gövdeme 

beynim sabırla keskin 

iğdişliyor haber bültenlerini, yorumları, sahte ölüm ilanlarını 


bizim ilanlarımız çoktan verilmiştir 

gelirsede bilinir nerden ve nasıl 

böyle ölümün yücedir adı 

ha kanağacı canım, ha gelincik tarlası 

çünkü ölümün kanıdır besleyen 

bir başka baharın tohumlarını 

şuramızda birşey var 

bizi onduran birşey 

acıya saran 

umudu kuşatan 


kalbim: kalbim mi desem 

var kalbim :yaşayan ben 

hayatla, ölümle, cinayetle 

gazetelerle, radyolarla, eski üniversitelilerle 

eski prof hocalarla 

yaşayan ben :geç mi kaldık/ kabul edemem 

ah benim sevgili annem 

oğlun da elbet yurtseverden 

birgün bırakır da sizi yüzüstü 

yüzüstü değil :elbette bizüstü 

bırakırda kötü sarmaşıkları, yaban güllerini 

bırakır da sekizyüzlük hırtları,şunları bunları 

giriverir senin sıcacık kucağına 

yani hem sana karşı, hem senin için 

giriverir o yanılmaz tarihçinin yaprağına 

ölüm mü dedin annem 

ölüm senin gibi güzel annelerin 

senin gibi güzel çocuklar feda etmiş 

o tarih atlasında 

bir kırmızı gül olur ancak 

koksun diye çocukların bahçesi 


şuramızda, tam şuramızda 

kanserli bir virüs gibi kanımıza karışsa da 

bizi yaşatan 

günler perişan