Fikirler ve düşünceler,
Bir pınar gibi akıyordu hayata. Gerçeklik ve hayal dünyamız da sıkıştık. Bir karmaşıklıktı gerçeklik. Öğrendikçe daha çok hayal kuruyorduk. Hiçbir hayal acı çekmeden ve acı vermeden gerçekleşmeyecekti. Bunu bilmek korkunçtu.
Hayalimizdeki yerde hayalimizdeki işi yapıyorken kim bilir kaç kişiyi üzecektik, doğanın kanunu buydu. Her an bir yerler de ölebilirdik. Her an, her yerde birilerini de öldürüyorduk. Kocaman bir kaosun içinde herkes birbirinin ölümüne neden oluyordu. Öyle yada böyle tüm ölümlerden sorumluyduk.
Biz küçük ve fakir katillerdik. Cebimizden çıkan her para seri katillere gidiyordu. Ve bize para veren seri katillerimiz vardı. Bazılarımız tek başına bir katil olarak ölecekti. Bazılarımız ise toplanıp toplumsal bir seri katil grubunda ölecekti.
Dünya da üç çeşit insan vardı; Katiller, ölüler ve ölmek üzere olanlar.
Doğa öyle ki; Bir tiyatro sahnesin de ölüm oynanıyordu. Tüm dünya bunu izliyordu. Attığımız her kahkaha ölümün gözü önündeydi. Çektiğimiz her acıya bilet almıştık ve ölümü izliyorduk. Aslında bu milyar yıllık bir yaşam da hepimiz biraz ölüydük. Biz kısa hayatlarımızı küçük ölümlerle yaşıyorduk.
‘Biraz ölü, biraz katil, biraz da insandık’
İyiki de biraz insandık. Çünkü o küçücük insanlığımızla bile kimin ölmesi gerektiğini biliyorduk. Herkes ölüme inanıyordu ve güveniyordu. Tüm insanlık ölümün ayaklarına kapanmış yardım diliyordu.
Bazı insanlar, tüm insanlık için toplanacak ve bazı insanları öldürecekti. Bazı insanları öldürmek için toplanan bazı insanlar, öldürmek için toplandıkları bazı insanlarla birlikte savaşarak ölecekti. Geriye kalan tüm insanlar ölenlerin bıraktığı acı ile kahkahalar atıp ölümü bekleyecekti.
‘Toplumsal ölümü isteyen gruplar toplu halde ölürler’
Bu dünyayı kurtaracak olan insanlar intihar ettiler..