İnsanlar neyi bölüşemiyorlardı anlamıyordum. Dünya toprağını çizgilerle parçalara ayırdığımız yetmiyor gibi onu paylaşamıyoruz da. Doğarken ırk dedikleri gruplara ayırdılar bizi. Bazı rolleri ve hiç bilmediğimiz bir tarihi sırtlamamız istendi. Oysa doğarken insan olmayı seçmiştim yalnızca. Yoksa insan olmak dediğimiz şey tam olarak bu isyan ettiklerim miydi? Binler milyonları, milyonlar milyarları doğurdu. Sığamadık bu dünyaya, yine de yetmedi insanlığa. İnsanlık... Bir zamanlar bu kelime yardımı, dostluğu, iyiliği timsal ederdi benim için. İnsanlık ölmemiş, derdim. Şimdilerde ağzına sürekli bir şeyler tıkıştıran, şişko, buruş buruş, ağzından salyalar akan, etrafında sinekler uçuşan bir insanı ifade ediyordu. Evet, insanlık ölmüştü.