Severim gün sonlarını... Çok severim hem de, oralarda hesaplaşmalar biter, gönüller rahatlar, layık olunan layığına erişir. Kimisi arkasına dönüp gitmek zorunda kalır, kimisi gidenin bıraktıklarıyla ayakta durmak zorunda...
İnandıklarımın ve sevdiklerimin kocaman kalplerine sarılarak yürüyorum uzun uzun olan zorlu yolları. Günün birinde, günün sonunda gidecek ve bırakacak olsalar dahi sıkı sıkı tutuyorum kalplerinden. Ben sevginin hakkını vermek diyorum buna. Kimisi bunaltmak kimisi ise çok sevmek diye adlandırıyor. İnsan yaşadıkça çok ya da az kavramlarının da o kadar mühim olmadığını fark ediyor. Aslında her şey "güzellikten" geçiyor. Güzel bakabilmekten, güzel sevebilmekten, güzel konuşup güzel dinleyebilmekten. O halde sevginin güzelliğe hasıl olabileni kazanıyor günün sonunda. Diyorum ya işte günün sonuna varabilmek güzel şey. Zahmetli, yorucu, üzücü, ama sonu güzel...
İnsan kalbinin ortasına bir çocuk oturup orada onun adına kararlar aldığında yaşanılan her şeyin çok daha anlamlı olduğunu anlıyor insan. Kalp çocuk olabildiğinde, çocuklaşabildiğinde güzeldir. Her çocuk oynadığı oyunun sonucunda yeri düşüp ellerini ya da dizlerini kanattığında önce ağlar sonra devam eder oyununa. Oysaki yaşam; küçük bir çocuğun oyunundan çıkarılabilecek bir ders kadar kolay ve anlaşılır... Ellerimle derdiğim tüm güllerin sadece dikenlerine şükretmek zorunda kaldığım zamanları hatırlıyorum. Gülü başkasına dikeni ise bana kalmıştı. Bu bir hata değil, benim hayatım, en önemlisi de hissettiklerim... Dikeni de kalmayabilirdi o güllerden. Payıma düşene mutlu olabilenlerdenim ben de. Senin için gökyüzünde uçurtmalar uçurabilirim, seni anlarım seni çok anlar anladıklarımla derman olurum. İstersen sana senden daha yakın olurum ya da uzak. Seni severim, seni güzel severim çok güzel severim. Eğer istersen o gün geldiğinde tüm yaşanılan güçlüğe, aşılan zorluğa duyduğum şaşkınlık ve marifetle elinden tutarım. Beraber güneşe yürürüz. Hani aydınlık ve sıcaktır ya güneş...
Beklediğim, sevginin bir parçasına hasıl olmak belki de. İnsanlar sevginin dilencisi olmaktan korkuyorlar. İnsanlar ait olmaktan da korkuyorlar. İnsanlar kendilerine iyi gelebilecek her şeyden korkuyorlar. Korktuklarını yaşamak için şans verseler kendilerine, asıl kazanılması gereken şeylerin korktukları olduklarını anlayacaklar. Sanırım insanlar anlaşılmaktan da korkuyor. Korkulu kalbine elim değdiğinde bunun bana verdiği cesareti ve kuvveti anlatamam yalnızca hissettirebilirim. Hissettiklerim, kalbimin elimde ya da boğazımda çarptığı zamanlarda anlam bulur. Sesine, sessizliğine, gözlerine, ama en çok kalbine, hep kalbine seni sen yapan o yere duyduğum sevgi ve hayranlık günün sonu gelinceye dek bitmeyecek, artacak ama eksilmeyecek. Günün sonunda duyduğum sevgi, ait olduğu haliyle ait olduğu bir kalbe nail olacak.
Dedim ya, severim ben gün sonlarını...