İnsan, doğası gereği güvenme ve sevilme ihtiyacı duyar. Anne karnında, anne karnını okşadığında ya da konuştuğunda bebeğin gösterdiği tepkiler bunun ilk örneğidir.
Çocukluk döneminde ise ebeveynlerden birini, bir diğerinden daha çok sevip kıskanma, ergenlik döneminde ise aileyle bağ kopukluklarına rağmen bir işi yaparken aileyi yanında bulundurma da bunun diğer dönem örneklerinden.
Gelelim genç yetişkinlik ve yetişkinlik dönemine. Burada işler tamamen değişiyor. Aile örneğini bir kenara bırakıp asıl sosyal yaşamın arttığı bu dönemi ben tamamen iki türlü faz olarak görüyorum: Sevmek ve sevilmek için verilmek istenen aşırı güvenme duygusu ve verilen sevgi ve güvenin yıkılışı. İlk fazda kişinin tüm duyguları safça yaşaması söz konusu. Karşısındakini kendisi kadar iyi biri olarak görmesinin etkisi belki de. Yani kafasında oluşturduğu iyi kalıbından bahsediyorum. Herkesin bu kalıbın içine sığdırmak istediği özellikler aynı olmaz sonuçta, değil mi? Kimisi iyi olan kişinin tamamen dinle bağlı olması gerektiğini, kimisi herkese fazla ilgi gösteren birinin, kimisi ise davranışlarında dengeyi tutturabilenlerin iyi olduğunu düşünür. Bu konuda benim kişisel fikrim hep merhametten yanadır.
Merhamet duygusuna sahip olmayan kişilerin iyi kalıbına sığmayan her şeyi yapabileceklerini savunuyorum. Her neyse, iyi olarak görülen kişilere verilen sevgi ve güven eğer yanlış kişilere değiniyorsa kişinin gerçekten bitmiş olacağı söz konusudur. Verilen beyaz duygular size gri olarak geri döner ve sonrasında tüm duyguların intiharı ise ikinci fazda başlar. Diğer denememde yazdığım ve çok sevdiğim bir sözü tekrar buraya eklemek istiyorum. Bu faz tamamen o sözle ilgili olduğu için: Bacaklarınızı göğüs kafesinizle birleştirmeniz. Açıklamak gerekirse kişi üzüldüğünde gelen kendini küçültme isteği. Ağlarken falan genelde oluyor, hepimiz biliriz. Bu faz da tamamen öyle geçiyor işte, bacakları göğüs kafesiyle birleştirerek. Bunlara ek olarak bu sizden bir kişiyi ya da kişileri alıyorsa size daha fazla şey katıyor, emin olun. Ne kadar üzülürseniz o kadar kendinize dair bir çok şey kazanıyorsunuz.
Başlarda anlamıyor ve anlamak istemiyor oluşunuz normaldir ama bu da değişiyor, merak etmeyin. Asıl olmak istediğiniz kişiyi böyle elde ediyorsunuz zaten, sizden gidenlerin kattığı şeylerle... Son olarak belirtmek istediğim de şu var: herkes kalbinin ekmeğini yer demişler. Siz her ne kadar kötülük görürseniz görün, kalbiniz elbet güzelliklerle karşılaşacak ve sizi tamamlayacaktır. Sevgiyle kalın!