Unutmak göğü pur bir şehri. Unutmak mevsimsiz gelen kuşlarını, kanat çırpışları hercai güvercin sürülerini. Her bileti yürek ağlamalarının kutsadığı vedalar üzerine devrilen gitmelerini unutabilmek... Sessiz sedasız çekilip kenarına sokakların, unutmak; bir gönülde varoş kalmanın acısını, yılkıya kalmak en şen dost muhabbetlerinden, unutabilmek umutsuz bekleyişleri. Belki böyle bağırmamalıydı yüreğim yenilgilere saf saf tanıklık ederken. Erken bir havlu atmaydı belki, aksi gönül boşluğunda parlayan yaralara karşı. Bir bekleme dürtüsüdür perçinledi o günden beri unutmamak duygusunu. Göğü pursa bir şehrin ağlayanı çoktur. Bir minval üzeredir ki yere yakın yağmurlar yağar o şehirde gitmek ve beklemek üzerine. Unutmamak, unutulmak üzerine. Ondandır ki gitmek zamandır, gönle düşmüşse huysuzluk. Mavi önlük özlemlerini yükleyip ömrüme gitmeli artık bu yerlerden. Madem ki büyüdü kalpleri güz güllerinin, karşılıksız sevdayı parçalara bölecek kadar. Gitmeli buralardan gitmeli. Usul usul küçülen bu ömrümün ululadığı bu hüzün ülkesinden gitmeli. Büyümüş çıban yalnızlıklarının ağrısı bağrımda, eski bir hatıra kabul edip kendini, gitmeli buralardan, gitmeli. Zaman ne de çok büyüdü çocuk yüreklerde. Ne çabuk hüzne durdu dallarım. Hangi baharın sürgünü ömrüme biçilen bu kış? Bu nasıl üşümek bir zaman yandığım yüreklerde? Buz kesmişse bir vefanın anatomisi, sürgündür bundan böyle gönlümden on beş sonrası her yaşın ey çocuk! Bölük bölük saçlarından tattığım hüzünleri sararım şimdi acıyan yanlarıma. Kırgın tebessümlerinden bir hicran uçmağı yaparım gönlümün kederli coğrafyasına. Hep içime batan gül olmaktaki ısrarını, yüzümdeki çizgilerin izdüşümüne ekleyerek tarihsel bilincini güncellerim umut âmâsı gözlerimin. Söz etmem söz! Yar seçme yaşına, devletin parasız yatılı günlerinden kalma, çocuk gülüşlerine iliştirip adımlarımı, masum kılmak adına bir vedayı, gitmeli derim bu yerlerden, gitmeli. Belki bir gün anlatılır bana gençlik özlemi, bu heyacanını sevdaya vurgun yaşının. Belki bir gün kabul edebilirim sen büyürken küçülen dünyanın bir anlam taşıdığını. Belki bir gün vefanın, hiçbir değerle değiş tokuş edilemeyen bir çocuk sevdasının, on yedi yaş hevesine değişilebileceğini anlayabilirim. Ancak; önce çekip gitmeliyim göğü pur bu şehirden yere yakın yağmurlar yağabilmek için. Gitmeliyim kendime ağlamak için, acılarımı susmak için, sükutun sesini boğmak için gitmeliyim. Beni anlamaya çalışma ey çocuk...