Her şeyin biraz fazla farkında. Eksiklerini de biliyor, yeteneklerini de, yetemeyeceklerini de. Hepsini fazla fazla biliyor. Çaba göstermesi gerektiğini, yüzünde tebessüme sebep olan hayallerine ulaşmak için daha da fazla çabalaması gerektiğini, hayatın eşitsizliği yüzünden çevresindekilerden bir kaç adım geride olduğunu, sırf hayatın ona sunduğu imkanların diğerlerinden daha farklı olduğu için biraz biraz daha fazla çabalaması gerektiğini hepsinin fazlasıyla farkındaydı. Farkında olmak yetmiyordu ama bir

şey yapmaya da hiç hali yok gibiydi. Neden böyleydi bir türlü aklı almıyordu. Fiziken, zihnen bir ağırlık vardı üzerinde sanki. Yüreğine fazla fazla geliyordu her şey. Bir şeyler okuyayım diyordu bazen, okumayı severdi, yazının ortalarına geldiğinde bir anda kendini zihninin derinliklerinde kaybolmuşken buluyordu. Ne okuduğunu anlıyordu ne dinlediğini. Birileriyle sohbet ederken bile bir süre sonra dikkati dağılıyordu, hemen sohbetin sonuna varmak istiyordu. Canı çok tez, sabirsız, anlamsız derecede odak sorunu vardı. Tüm bunları yapamazken tek yapabildiği şey yazmaktı. Belki de tek insani eylemi buydu. Diğer türlü evcilleşmiş bir hayvandan farkı yoktu. Uyuyor, yiyor, içiyordu. Bir de fazla acı çekiyordu. Hayvanlardan bir farkı da buydu belki de. Hisleri, düşünceleri onun canını çok yakıyordu. Tarif edemediği bir acıydı bu. Dışarıdan bakınca bitkisel hayatta yaşam mücadelesi veren birine benziyordu, tün gün aynı yerden aynı noktaya bakıyordu sanki, bazen gözyaşları akıyordu, kıpırdamayan vücudunda tek hareket gözlerinden top gibi düşen yaşlarıydı. Bir de sürekli đüşünen zihni ve o düşüncelerini hisseden kalbi vardı. Yine sessizliğine gömüldü.Bugün de hiç bir şey yapmadı bugün de her şeyin farkında olmasına rağmen.