Sanat ruha şifa verir. Güzeli sever, güzeli arzularız.


Kuran, bilgi toplumu arzular, maddi ihtiyaçların tahminini en büyük başarı olarak görmez, ruhsal tatmini de göz önünde bulundurur. Tanrı, tüm nimetlerin üzerinde bir nimet olarak "güzellik"i ön plana çıkarır ve bizden de şu cümleyi bekler:


"Tanrım, bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver." ( bakara 201)


Bu koca evreni baştan aşağı sanatlı, harikulade eserlerle donatan, varlıkları hayranlık verici şekillerde süsleyen yaratıcının biz bilinçli varlıklardan da elbette bir beklentisi vardır. Yanıt yine Kuran'dan:


"Biz kimlerin daha güzel işler yapacağını deneyelim diye yeryüzündeki herşeyi oranın süsü yaptık." ( kehf 7)


Madem doğa böyle sanatlı ve güzel, buna şahit olan insan da eylem ve eserlerini güzel, estetik ve bilgece yapmalıdır.


"Allah işini güzel yapanları sever" (al-i İmran 148)

" güzel iş yapanlara karşılık olarak daha güzeli ve bir de fazlası vardır" (Yunus 26)


Yunus Emre'nin tekkeye eğri odun sokmaması da bunun bir uç örneğidir. Hizmetini güzelleştirerek Tanrı'nın lütufları için bir çekim alanı yaratmıştır.


Estetik ve beraberinde entellektüel zenginlik iç dünyamızı geliştirir, "kalp gözü"nü işler kılar. Estetikle zenginleşen, kalp gözü açık nitelikli bireyi daha güzel, yaşanılır bir dünya için çaba gösterecektir. Tanrı bu çabayı da kolaylaştıracaktır:


" kim güzelliği doğrularsa, biz ona, en kolay olanı kolaylaştıracağız. Ve kim güzelliği yalanlarsa, biz onu, en zor olana sevk edeceğiz " (leyl 6-10)


Atatürk şöyle demiştir: Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.

İyilik, doğruluk, güzellik üzere olalım.


Sevtap Özcan