Bilinenin aksine, adımlarımız belirlemez gittiğimiz yeri. Aksine, bakışlarımız anlamlı kılar gidilen yolları, alınan kararları, duraksanan yerleri. İleriye bin adımda atsan yüzünün yönü arkaya ise adımlarını hızlandırsan da sadece zamanın içerisinde hareket etmiş olacaksın. Nasıl sağlayacağız peki adımların ve bakışların aynı yönde olmasını? Gelin bir göz atalım...


1.adım: zamanı yakalamak

Her zaman bir telaş içerisindeyiz. Hayatın her kısmından gürültüler, mesajlar ve e-postalar yağıyor. Bu mesajların bir kısmı ani dönüş yapmamız içerikler olabiliyor. Tüm bu mesaj ve gürültü sarmalında dolaşırken zamanı ıskalamaktayız. “Carpe diem’in anı yakala felsefesinin kutsanması, “şimdicilik “ hareketi olarak başladı.” demekte bir yazar eserinde. Anı yakalamak kavramının içi boşaltılarak şimdicilik kavramıyla dolduruldu. Acele ederek telaşla yaptığımız her hareket, anı yakalamak yerine anı kovalamaya evriliyor. Yetişemiyoruz, koşuyoruz ama varamıyoruz. Her şeyi şimdiye sıkıştırıp anı yakalıyorum diye naralar atıyoruz. Anı yakalamak bu kadar yorucu olmamalı. 


2.adım: lastiği fırlatmak

Bileklerinize kutu lastiği takıp ileri doğru koştuğunuzu tahayyül edin. Gidişiniz hızlı olsa bile dönüşünüz acılı olacaktır. Her anıyı, acıyı yanımıza alamayız. İleri her adım attığımızda zaman geçtikçe yanımıza aldığımız fazlalıklar kollarımızı, ruhumuzu yoracaktır. Soluklanmak için durduğunuz ilk anda lastik sizin yorgunluğunuzu kuvvet bilip bir çırpıda geriye atacaktır. Sonra. Sonrası bildiğiniz şeyler. Başa sarma hissi, ben aynı yolları nasıl tekrardan yürüyeceğim duygusu... tükenmişliğin bedeni esir almasıyla belki de hayattan uzaklaşma... Lastiği bileklerinizden fırlatıp kurtulmadıkça lastik sizi geçmişe doğru fırlatmaya devam edecektir. Ruhunuzu ve bedeninizi hürriyetine teslim edin ve ileriye doğru sakin adımlar atmaya başlayın... 


3.adım: Tümörü yenmek

Zamanı kovaladıkça, kalıplar içerisinde sıkıştıkça tıpkı anormal hücrelerin bir araya gelmesiyle kist tümörünün oluşması gibi içimizde bastırıp yaşayamadığımız ertelediğimiz her duygu ve his bir arada birikerek hist; yani duygu terörüne sebep olmakta. Bunun en büyük sebeplerinden birisi kalp ve mantığın arasında mekik dokurken yaşanmayı unutulan duygular arzular ve tutkulardır. Peki bunun sebebi nedir diye hiç düşündünüz mü? Maalesef ki dünyamızda insanlar artık yalnızca parasal konularda değil, duygusal konularda da cimri olabilmekte. Ticareti eşyada değil, duygularda da görmekteyiz. Seversen severim, ararsan ararım, bana bir gelirsen bir gelir, bir gidersen beş giderim gibi niceleri. Aralara serpiştirmelik güzel sözler söylenmekte. Buna da kızamıyorum çünkü öyle bir devirdeyiz ki çok sevilmenin nankörü olan insanlar hat safhada. Birisine kalbini açmak evini açmaktan daha zor hale gelmiş durumda. Bu devir ne yazık ki herkesi sayısalcı yaptı. Birisiyle iletişim kurarken gösterdiğimiz iyimserliğin hesabını tutturdu. Gün sonunda manevi yönden eksilere düşerek eve dönmektense çevreyi eksiltmeyi tercih ettirdi. Önceden ilişkiler korunur, kollanırdı şimdi herkes kendi benliğini korumaya çalışmakta, nasıl manipüle olmadan günü tamamlarım bunun savaşını vermekte. Hal böyle olunca bu hist denilen tümör nasıl baş göstermesin. 


4. adım, 5. adım, 6. adım… Adım da adım. Severken şu adımları yap, yaşarken şu adımları yap, ayrılırken şu adımları yap. Düşünmekten adım atamıyoruz atıyorsak da binbir düşüncenin üzerine attığımız için adımlarımızı karıştırıp yere düşüyoruz. Tüm bu evreleri yaşadım. Adımlarımı saydım da karıştırıp düştüm de. Duygularımı da bastırdım, heyecanlarımı da. Ve tüm bunların sonucunda bana kalan uçsuz bucaksız bir yorgunluk oldu. Bu yüzden artık adımlarımı saymıyorum, çok mutluysam buna sebep arayıp adımlarımı mantık hizasında tutmaya çalışmıyorum seke seke geziyorum ayaklarım bir sağa bir sola basıyor. Özlüyorsam, üzülüyorsam bununla savaşmıyorum. Bunlar benim duygularım, bana aitler. Anıları özleyebilirim bunlar beni zayıf yapmaz çünkü bu anılardır beni bugünkü ben yapan. savaşmaktansa bu özlemi kabullenmek adımları durdurup eski anıları yad etmek ve sonrasında daha güzellerini yaşamak için yeniden adım atmaya başlamak bana göre hist tümörünün ilacıdır.



Bazen hak etmeyen kişileri özlediğinizde kendinize kızıp bu duyguyla savaşmayın. Sevmekten korkmayın, adım saymayın, ileri adım atarken başınızı geriye çevirmeyin. Geriye bakmayın demiyorum ama kalbinizle, başınızla, aklınızla ve en önemlisi duygularınızla senkronize hareket edin. Geriye bakmak mı istiyorsunuz? Durun ve bakın, hazır olduğunuzla ileriye doğru bakarak adım atın. Böylece hayatın size sunduğu güzellikleri geriye bakarken kaçırmamış olursunuz. Özleyin, sevin, sevilin, korkun, gerekirse ağlayın ama sakın duygularınızı ertelemeyin, dondurmayın. Yemeklerin bile bazılarını dondurduktan sonra ısıtılıp tüketilmesinin zararlı olacağını tembihleyen uzmanlar varken duygularınızı bir dondurup bir ısıtıp şoklamayın.

Her yelkovan hareketinde öyle doya doya yaşayın ki duygularınızı akrep kıskansın yelkovanla uyumunuzu. 


Sağlıcakla kalın.

Anda kalın.

Ve en önemlisi,

güzel insanlarla, güzel anılarda kalın.