An itibarıyla yeni bir seriye başlanıyor, temennimiz diğer seriler gibi erken bitmemesi. Girizgahı çok uzatmadan direkt mevzuya girelim.

Koyulan resimde görüldüğü üzere haftanın mottosu minvalde ya bana iyi gelecek ya bana bir şeyler (hüzün de mevcut şeyler için de) getirecek pano gibi bir şey var. Onu yazarken oraya aklımda da türlü şeyler oluyor. İşte o irdelenecek. Başlayalıım:


~~~

Yol uzun deyip durduk, üzüldük. Şiişşt, yol uzun, daha ne çok üzüleceksin şimdi, kalk, ertelediğimiz acıları uzun yolun sonuna sakladık. İşte ondan mıdır bilmem, yolun başında ortasında bol çuvallayıp bolca geberiyorum ulan mutsuzluktan. Niye böyle oldu, niye böyle oluyor diye sorup durduk. Biz diyorum çünkü duyguların evrensel olduğunu, evet, bazı hislerin karması bize mahsus ama genel olarak onun yaşadığını, benim de yaşadığımı yahut da yaşayacağımı öğrenmiş bulunuyorum. İşte bu niyelerin cevabı da bulunamayınca mecburî istikamet attım kendimi bir başka sayfaya, tam bu noktada geçiyorum ben diline zira herkes başka bir mücadele yolunu seçiyor. Kaçtım bir nevi olmamış gibi, yaşanmamış... Bilmemek hep iyiydi bilmekten. Kaçmak ama daimileştiremediğim bir durum oldu. Dedim ki kendime, el mahkum kızım, kalacaksın içinde ama ha gayret! Bak gör, bitsin şu savaş, lila günler kapıda elinde kitapla bekler, lila günlere güzelim... Seninle bir de o günlerde konuşmak gerek.