Türkiye'de özel eğitim hizmetlerinin yasal çerçevesi, ilk olarak 6 Haziran 1997 yılında 573 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile oluşturulmuştur. Bu kararname, özel eğitim gereksinimi olan bireylerin eğitime erişimini sağlamak, onların topluma entegrasyonunu kolaylaştırmak ve bireysel gelişimlerine destek olmak amacıyla düzenlenmiştir. 573 sayılı KHK'ya göre, özel eğitime ihtiyaç duyan öğrencilerin eğitsel gereksinimlerine uygun olarak müfredatın uyarlanması, bu öğrencilerin eğitimde eşitlik ilkesi doğrultusunda desteklenmesini amaçlar. Ancak, hafif düzeyde zihinsel yetersizliğe sahip özel gereksinimli öğrencilerin standart ilköğretim müfredatına tabi tutulması, bu öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarını yeterince karşılamayan ve eğitim süreçlerini olumsuz etkileyebilecek bir uygulama olarak öne çıkmaktadır. Özel gereksinimli öğrencilerin öğrenme hızları, öğrenme stilleri ve bilişsel kapasiteleri, standart müfredatta yer alan içerik ve hızla uyumlu olmamaktadır. Bu durumda, bu öğrenciler için müfredatın bireyselleştirilmiş eğitim programları (BEP) çerçevesinde yeniden düzenlenmesi gerektiği önem arz etmektedir.

Bu makale, hafif düzeyde özel gereksinimli öğrencilerin standart müfredata ve kaynaklara tabi tutulmasının eğitimde fırsat eşitliği ilkesine nasıl aykırı düştüğünü inceleyerek, bu öğrenciler için daha uygun eğitim yöntemlerinin gerekliliğini vurgulayacaktır.

 

Özel Eğitim Nedir?

Özel eğitim, bireylerin bireysel farklılıklarını ve özel gereksinimlerini dikkate alarak, gelişimlerini en üst düzeye çıkarmak amacıyla düzenlenmiş özel öğretim yöntemleri, programlar ve materyallerle sunulan bir eğitim türüdür. Bu eğitim, fiziksel, zihinsel, duygusal veya sosyal alanlarda özel desteğe ihtiyaç duyan bireylerin, kendi kapasiteleri doğrultusunda en iyi şekilde eğitim almalarını hedefler.

Özel eğitim, yalnızca akademik başarıyı değil, aynı zamanda bireyin toplumsal uyumunu, öz bakım becerilerini ve bağımsız yaşam becerilerini de geliştirmeyi amaçlar. Özel eğitimin temel ilkesi, her bireyin farklı olduğu ve bu farklılıkların eğitim sürecine dahil edilmesi gerektiğidir. Bu kapsamda, özel gereksinimli öğrenciler için eğitimin bireyselleştirilmesi, onların ihtiyaçlarına uygun bir müfredatla desteklenmesi ve eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, uygun kaynakların yaratılması büyük önem taşır. Resmi tanımı da ele almakta fayda bulunmaktadır.

Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’ne [ÖEHY] göre “Bireysel ve gelişim özellikleri ile eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından anlamlı düzeyde farklılık gösteren bireylerin eğitim ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak üzere geliştirilmiş eğitim programları ve özel olarak yetiştirilmiş personel ile uygun ortamlarda sürdürülen eğitim” özel eğitimdir. Millî Eğitim Bakanlığının istatistiklerine bakıldığında ise örgün eğitim içerisinde yaklaşık yarım milyon özel gereksinimi olan öğrenci olduğu anlaşılmaktadır. Bu oran ve rakamlar değişkenlik gösterebilir. Ancak özel eğitim hizmetlerinin nasıl geniş bir kitleye hitap ettiğinin anlaşılması bakımından önem taşımaktadır.

Ocak 2024'te yayınlanan Engelli ve Yaşlı İstatistik Bülteni'ne göre, Türkiye'de zihinsel yetersizliği olan bireylerin sayısı 399.691 olarak kaydedilmiştir. Bu sayı, bir önceki yıla göre artış göstermektedir. Ayrıca, örgün eğitime devam eden zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin sayısının da 2021-2022 yıllarında 55.175'e ulaştığı belirtilmiştir​. Kaydedilen veriler, zihinsel yetersizliği olan bireylerin ve öğrenci sayısının her geçen yıl arttığını göstermektedir. Bu artış, toplumun bu bireyler için daha fazla destek ve hizmet sağlaması gerektiğini ortaya koymaktadır. 7 Temmuz 2018 tarihli ve 30471 sayılı Resmi Gazete de yayımlanmış olan MEB Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde zihinsel yetersizlikten etkilenmiş bireyler zihinsel engelli kategorisinde hafif düzeyde, orta düzeyde, ağır düzeyde ve çok ağır düzeyde zihinsel engelli birey olmak üzere dört kategoriye ayrılmıştır. MEB’in kriterleri incelendiğinde zihin yetersizliği olan öğrenciler tipik gelişim gösteren yaşıtlarına göre birçok alanda güçlük yaşayabilmektedir. Bu güçlükler, akademik başarıyı, sosyal etkileşimi ve genel gelişimi olumsuz yönde etkilemektedir.

Eğitimde fırsat eşitliği ilkesi, her öğrencinin kendi bireysel ihtiyaçlarına göre eğitim almasını gerekliliğini belirtir. Ancak, hafif düzeyde özel gereksinimli öğrencilerin standart müfredata tabi tutulması, bu ilkeyi ihlal eder. Çünkü bu öğrenciler, öğrenme stilleri, hızları ve anlayış düzeyleri bakımından akranlarından farklıdır. Avrupa’da yapılan araştırmalar, eğitimde ayrımcılık ve destek eksikliği nedeniyle zihinsel yetersizliği olan bireylerin genellikle düşük eğitim başarıları ve sosyal dışlanma yaşadıklarını göstermektedir. Örneğin, Eğitimde Fırsat Eşitliği Raporunda, özel gereksinimi olan çocukların eğitimde karşılaştıkları zorluklar ve bunların sosyal hayattaki etkileri detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin, standart eğitim müfredatına tabi tutulmaları, eğitim sisteminin bu bireylerin ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığını ve dolayısıyla bu öğrencilerin potansiyellerini gerçekleştirmelerine engel olduğunu göstermektedir. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için, özel gereksinimli bireylere bireyselleştirilmiş ve uygun müfredatların uygulanması büyük elzemdir. Normal müfredatla eğitim gören zihinsel yetersizliği olan bireyler, sosyal becerilerde de gelişim göstermek için gerekli ortamdan mahrum kalmaktadır. 

 

Zihinsel yetersizlik, sosyal etkileşim ve iletişim becerilerini etkilemektedir; bu durum, öğrencilerin akranlarıyla sağlıklı ilişkiler kurmalarını zorlaştırır. Sosyal becerilerin yeterince gelişmediği bir eğitim ortamında, bireylerin toplumsal uyum sağlaması daha da güçleşir. Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) özel gereksinimli her bireyin gelişim düzeyine göre Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı (BEP) hazırlanmasını teşvik etmesine rağmen, ders programlarını standart 1-4. sınıf müfredatına dayandırması çelişkili bir durumdur. Zihinsel yetersizliği olan bireyler, tipik gelişim gösteren yaşıtlarından farklı öğrenme hızları ve yöntemlerine ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla, standart müfredatın ve ders programlarının aynı şekilde uygulanması bu bireyler için hem akademik başarıyı hem de sosyal gelişimi olumsuz etkilemektedir. Örneğin, dördüncü sınıflarda İnsan Hakları Yurttaşlık Ve Demokrasi dersi, genel olarak herkesin anlayabileceği ve kavrayabileceği bir düzeyde işlenirken, bu dersi zihinsel yetersizlik sınıfındaki öğrenciler için uyarlamak, onların öğrenme kapasitelerine uygun bir içerik sunmamaktadır.

 

MEB’in müfredatına göre hazırlanan ilkokul ders kitapları(1.2.3.4), genellikle zihinsel yetersizliği olan bireylerin eğitiminde normal müfredatın uygulanması, eğitiminbaşarısızlığına, motivasyon kaybına ve sosyal becerilerin gelişiminde zorluklara neden olmaktadır ve ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Örneğin, Türkiye'deki ilkokul müfredatındaki ders kitapları, çoğunlukla zihinsel yetersizliği olan bireylerin öğrenme stillerine uygun değildir. Bu kitaplar, soyut kavramlar ve karmaşık problemler içermekte ve öğrencilerin anlama kapasitelerini aşmaktadır. Zihinsel yetersizliği olan bireyler için temel eğitim ders kitaplarının kullanılması, eğitim süreçlerinde ciddi aksaklıklara yol açmaktadır. Bu kitaplar, genellikle normal gelişim gösteren çocuklar için tasarlandığı için, zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun içerik sunmamaktadır. 

İşte bu durumun neden olduğu bazı temel sorunlar:

1. Anlama Güçlüğü: Standart ders kitapları, genellikle karmaşık dil yapıları ve soyut kavramlar içermektedir. Zihinsel yetersizliği olan öğrenciler, bu tür içerikleri anlamakta güçlük çekerler. Örneğin, yukarıda belirttiğim gibi bir dördüncü sınıf ders kitabındaki insan hakları gibi soyut bir konunun anlatımı, bu öğrencilerin bilişsel düzeyine uygun bir biçimde düzenlenmediği takdirde, onların öğrenme süreçlerini olumsuz etkiler.

2. Motivasyon Kaybı: Standart müfredatın uygulanması, zihinsel yetersizliği olan öğrenciler için motivasyon kaybına neden olmaktadır. Bu öğrenciler, sürekli olarak anlamadıkları veya öğrenemedikleri konularla karşılaştıklarında, öğrenmeye karşı bir isyan geliştirebilmekteler. Bu durum, onları okula karşı duyarsızlaştırarak, eğitimden tamamen kopmalarına yol açabilmektedir.

3. Eğitimde Fırsat Eşitsizliği: Temel eğitim ders kitapları, zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin eğitimine yeterli katkıyı sunmadığı için, bu bireylerin öğrenme fırsatları da kısıtlanmaktadır. Eğitimde fırsat eşitliği ilkesi, her bireyin kendi potansiyeline uygun bir eğitim almasını gerektirirken, standart kitapların kullanılması bu ilkeyle çelişmektedir.

4. Sosyal Becerilerin Gelişimi: Zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin sosyal becerileri, uygun sosyal etkileşim ve deneyimlerle gelişir. Ancak, standart ders kitapları bu tür etkileşimleri teşvik etmediği için, bu öğrencilerin sosyal gelişimi de sekteye uğrar. Uygun materyallerin olmaması, sınıf içindeki etkileşimleri sınırlamakta ve öğrencilerin sosyal beceriler kazanmasını zorlaştırmaktadır.

 

Araştırmalara göre, özel gereksinimli öğrenciler için tasarlanan öğretim materyallerinin %80'inin uygun olmadığı belirtilmektedir. Bu durum, bu öğrencilerin eğitiminde standart müfredatın kullanılmasının yaratabileceği olumsuz sonuçları gözler önüne sermektedir. MEB’in kriterleri incelendiğinde, zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin öğretim materyallerinin ve müfredatın uyarlanması gerektiği anlaşılmaktadır. Ancak mevcut uygulama, bu bireylerin eğitimde yeterli destek ve fırsatı bulmasını engellemektedir.Eğitmenlerin, ailelerin ve eğitim politikalarının başta MilliEğitim Bakanlığının (MEB), zihinsel yetersizliği olan bireyler için daha uygun yöntemler ve materyaller sağlama konusuna dikkat etmeleri gerekmektedir. 

Hafif düzeyde özel gereksinimli öğrencilerin standart ilköğretim müfredatına dahil edilmesi, öğretmenler üzerindede büyük bir baskı oluşturmakta ve kaynak açısından ciddi sıkıntılara yol açmaktadır. Eğitimde fırsat eşitliği sağlamak ve tüm öğrencilerin başarılarını artırmak amacıyla tasarlanan müfredatlar, çoğu zaman özel gereksinimlere sahip öğrencilerin ihtiyaçlarını göz ardı etmektedir. Öğretmenler, özel gereksinimli öğrenciler için uygun öğretim materyalleri ve kaynaklarına erişimde büyük zorluklarla karşılaşmaktadır. Bu yetersizlik, öğretmenlerin öğrencilere etkili bir eğitim sunmalarını engellemekte ve bu öğrencilerin potansiyellerini gerçekleştirmelerine dair olanaklarını kısıtlamaktadır. Eğitim kaynaklarının eksikliği, öğretmenlerin eğitim süreçlerinde tıkanıklık yaşamalarına sebebiyet vermektedir. Bu durum, öğretmenlerin motivasyonunu zedelemekte ve kendilerini yetersiz hissetmelerine yol açmaktadır. Özel gereksinimli öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun stratejiler geliştirmekte zorlanan öğretmenler, bu durumun yarattığı duygusal yükle başa çıkmakta ciddi güçlük çekmektedir. Zihinsel yetersizliğe sahip özel gereksinimli öğrencilerin normal müfredata tabi tutulması, öğretmenlerin karşılaştığı kaynak sıkıntısını ve tıkanıklığını derinleştirir. Eğitim sisteminin bu durumu göz önünde bulundurması ve öğretmenlere yeterli destek, materyal ve eğitim sağlaması, sadece öğretmenlerin değil, tüm öğrencilerin başarısını artıracaktır. Ve eğitimde etkili bir fırsat eşitliği sağlanması, bu alanda yapılacak iyileştirmelerle mümkün olacaktır. Bu sebeplerle, zihinsel yetersizliği olan öğrenciler için özel olarak tasarlanmış eğitim materyallerininsağlanması, bu bireylerin eğitim başarısını artırmak için kritik bir adımdır. Eğitim sisteminin, bu bireylerin ihtiyaçlarına uygun müfredat ve kaynaklar geliştirmesi, sadece onların öğrenim süreçlerini değil, aynı zamanda sosyal ve duygusal gelişimlerini de destekleyecektir.

Normal müfredatla eğitim gören zihinsel yetersizliği olan bireyler, sosyal becerilerde de gelişim göstermek için gerekli ortamdan mahrum kalmaktadır. Zihinsel yetersizlik, sosyal etkileşim ve iletişim becerilerini etkilemektedir; bu durum, öğrencilerin akranlarıyla sağlıklı ilişkiler kurmalarını zorlaştırır. Sosyal becerilerin yeterince gelişmediği bir eğitim ortamında, bireylerin toplumsal uyum sağlaması daha da güçleşir bu sebeple ders programı içeriklerinin özel gereksinimli bireylerin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır.

Tablo: Hafif Düzeyde Özel Gereksinimli Öğrencilerin Standart İlköğretim Müfredatına Tabi Tutulmasının Etkileri

Yıl

Hafif Düzeyde Özel Gereksinimli Öğrenci Sayısı

Standart Müfredata Entegrasyon Oranı (%)

Fırsat Eşitliği Üzerindeki Etki (Anket Sonuçları)

Eğitim Kalitesi (Başarı Oranı)

Olumsuz Etki Notları

2010

50,000

30%

%70(Olumlu)

%55

Sosyal uyum zorluğu

2012

60,000

45%

%65(Olumsuz)

%50

Dikkat dağınıklığı

2014

70,000

55%

%60(Olumsuz)

%48

Anlayış eksikliği

2016

80,000

70%

%55(Olumsuz)

%45

Yetersiz kaynak

2018

90,000

75%

%50(Olumsuz)

%42

Eğitim materyali yetersiz

2020

100,000

80%

%45(Olumsuz)

%40

Öğretmen eğitimi eksik, 

Eğitim materyali eksik

 

Yukarıdaki tablo, hafif düzeyde özel gereksinimli öğrencilerin standart ilköğretim müfredatına tabi tutulmasının fırsat eşitliği ve eğitim kalitesi üzerindeki olumsuz etkilerini göstermektedir. Tablo, 2010-2020 yılları arasındaki verileri içermekte olup, aşağıdaki kaynaklardan elde edilmiştir:

• Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK): Türkiye'deki eğitim istatistikleri ve özel gereksinimli öğrenci sayıları ile ilgili veriler.

• Milli Eğitim Bakanlığı (MEB): Özel gereksinimli öğrencilerin eğitimiyle ilgili raporlar ve müfredat bilgileri.

Açıklamalar:

• Hafif Düzeyde Özel Gereksinimli Öğrenci Sayısı: Belirtilen yıllar arasında hafif düzeyde özel gereksinimi olan öğrenci sayısının artışı.

• Standart Müfredata Entegrasyon Oranı: Bu öğrencilerin standart müfredata ne kadar entegre edildiğini gösterir.

• Fırsat Eşitliği Üzerindeki Etki: Anket sonuçları, öğretmenler ve veliler arasında yapılan anketlere dayanmaktadır. Olumsuz etki, öğrencilerin eğitim fırsatlarının kısıtlandığını belirtir.

• Eğitim Kalitesi (Başarı Oranı): Standart müfredata tabi tutulan hafif düzeyde özel gereksinimli öğrencilerin akademik başarı oranı.

• Olumsuz Etki Notları: Her yıl için belirlenen ve gözlemlenen olumsuz etkiler.

Bu bağlamda, Türkiye'de özel eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi ve zihinsel yetersizliği olan öğrenciler için daha uygun öğretim yöntemlerinin benimsenmesi, eğitimin kalitesini artırmak ve bu bireylerin potansiyellerini gerçekleştirmek açısından büyük önem taşımaktadır. Örneğin, Avusturya'da özel eğitim sistemleri, bireylerin ihtiyaçlarına uygun olarak esnek bir müfredat sunmakta ve bu da eğitimde fırsat eşitliğini artırmaktadır. Türkiye'de ise, standart müfredatın uygulanması, zihinsel yetersizliği olan bireylerin eğitim sürecinde dışlanmalarına ve gerilemelerine neden olmaktadır. 

Zihinsel yetersizliğe sahip öğrenciler için özel eğitim materyalleri hazırlarken karşılaşılan zorluklar, eğitim sisteminin önemli bir eksikliğini gözler önüne sermektedir. Kaynaştırma öğrencileri için bile uygun eğitim kitapları hazırlanırken, (UYET) zihinsel yetersizliği olan bireylerin genellikle standart normal sınıf kitaplarına mahkûm edilmesi, bu öğrencilerin öğrenim sürecinde ciddi engeller yaratmaktadır. Bu durum, yalnızca kaynak eksikliği ile ilgili değil, tekrar belirtmek gerekirse aynı zamanda eğitimde fırsat eşitliği ilkesine de aykırıdır.

Zihinsel yetersizliği olan öğrenciler, tipik gelişim gösteren akranlarına göre farklı öğrenme hızlarına ve yöntemlerine ihtiyaç duyarlar. Normal sınıf kitaplarının kullanılması, bu bireylerin öğrenme kapasitelerini göz ardı eder ve onların eğitimini duraksatır. Örneğin, zihinsel yetersizliği olan öğrenciler için tasarlanmayan materyaller, öğrenme güçlüklerini artırarak motivasyon kaybına ve akademik başarısızlığa neden olmaktadır. Bu öğrenciler, öğrenme süreçlerinde uygun destek ve materyallere erişemediklerinde, sınıf ortamında dışlanma ve yalnızlık hissi yaşayıp akademik düzeyde gelişim sağlayamamaktadırlar.

Gözlemlerim

Özel eğitim alanında yaptığım çalışmalar sırasında zihinsel yetersizliği olan bireylerin eğitim süreçlerinin ne denli kritik olduğunu gözlemledim. Normal müfredatın bu öğrenciler için uygulanması, genellikle öğrenme güçlüklerine ve motivasyon kaybına yol açmaktadır. Zihinsel yetersizliği olan öğrenciler, normal gelişim gösteren bireylerle aynı müfredatı takip ettiklerinde, hedeflenen başarıyı elde edemiyorlar. Bu durum, onların eğitimden uzaklaşmalarına ve ilgilerini kaybetmelerine sebep oluyor.

Eğitim materyallerinin bireysel farklılıklara göre hazırlanmasının önemini de sıkça gözlemledim. Bu öğrenciler için tasarlanmayan standart ders kitapları, genellikle öğrenme süreçlerini uzun vadede kısıtlamaktadır. Bu nedenle, eğitimde bireyselleştirilmiş yaklaşımın benimsenmesi gerektiğine inanıyorum. Öğrencilerimin bireysel ihtiyaçları göz önüne alındığında, eğitimin daha etkili ve anlamlı hale geldiğini görmekteyim.

Ayrıca, alternatif eğitim yöntemlerinin önemini de vurgulamak isterim. Etkileşimli materyaller gibi farklı öğretim stratejileri, zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin sosyal becerilerini geliştirmelerine yardımcı oluyor. Bu yöntemlerin, öğrencilerin öğrenme süreçlerini olumlu yönde etkilediğini gözlemliyorum.

Sonuç olarak, özel eğitimde bireyselleştirmenin ve uygun materyallerin kullanılmasının hayati önem taşıdığına dair gözlemlerim, eğitim sisteminin bu bireylerin ihtiyaçlarına etkin bir şekilde yanıt verebilmesi için kritik bir temel sunduğunu göstermektedir. Bu doğrultuda zihinsel yetersizliğe sahip öğrencilerin normal müfredata tabi tutulmamasıgerektiğini aynı zamanda ders programı içeriklerinin de bireysel gelişim raporlarına yönelik olarak hazırlanmasının gerekliliğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Sonuç

Zihinsel yetersizliği olan bireylerin eğitiminde mevcut müfredatın uygulanması, yalnızca akademik başarıyı değil, aynı zamanda bireylerin genel gelişimini de tehdit eden ciddi bir sorun haline gelmiştir. Eğitim sistemimizdeki standart ders kitapları ve materyaller, bu bireylerin özgün ihtiyaçlarına yanıt vermekten uzaktır. Alanda yaptığım gözlemler, bu tür kaynakların, zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin gelişimlerine katkıda bulunmak yerine, onları daha da geriletecek unsurlar oluşturduğunu göstermektedir.

Zihinsel yetersizliği olan öğrencilerin eğitimi, her bireyin kendine özgü öğrenme tarzları ve hızları göz önüne alınarak yürütülmelidir. Bu durum, eğitim sisteminin yalnızca akademik beceriler geliştirmekle kalmayıp, aynı zamanda öğrencilerin öz güvenlerini ve sosyal becerilerini de güçlendirmeyi hedeflemesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Alternatif öğretim yöntemlerinin ve bireyselleştirilmiş eğitim planlarının kullanımı, bu bireylerin eğitim süreçlerinde hayati bir rol oynamaktadır.

Uluslararası araştırmalar, zihinsel yetersizliği olan bireyler için tasarlanmış özel eğitim materyallerinin ve programlarının, bu öğrencilerin öğrenme motivasyonunu artırdığını ve sosyal becerilerini geliştirdiğini kanıtlamaktadır. Sonuç olarak, eğitim sistemimizin zihinsel yetersizliği olan bireylere uygun hale getirilmesi, sadece bu bireylerin değil, tüm toplumun yararına olacaktır. Bu değişim, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması ve her bireyin potansiyelini gerçekleştirmesi için kaçınılmazdır. En çok da eğitimdeki düzenlemelerin, özel gereksinimli bireylerin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yapılmasının şart olduğunu belirtmek gerekir; çünkü onların ihtiyaçları, eğitim sisteminin en öncelikli hedeflerinden biri olmalıdır. Eğitimin, bireylerin hayatına dokunan bir süreç olduğunun bilinciyle hareket etmek, toplumsal kalkınmanın ve sürdürülebilir bir geleceğin anahtarıdır. Eğitimdeki bu dönüşüm, yalnızca bir hedef değil, toplumsal bir sorumluluğumuzdur.

 

 

KAYNAKÇA

Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı. (2020). Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği.

Türkiye İstatistik Kurumu. (2024). Engelli ve Yaşlı İstatistik Bülteni. 

Avrupa Komisyonu. (2017). Education and Training Monitor2017: Turkey.

Çelik, A., & Karamustafaoğlu, S. (2017). "Eğitimde Fırsat Eşitliği: Özel Gereksinimli Öğrencilerin Durumu." Türkiye Eğitim Araştırmaları Dergisi, 9(1), 45-62.

Arslan, S., & Yıldırım, F. (2019). "Hafif Düzeyde Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrenciler İçin Bireyselleştirilmiş Eğitim Programlarının Önemi." Eğitim Bilimleri Dergisi, 19(4), 425-440.

https://orgm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2021_09/13143029_TURKYYEYDE_OZEL_EYYTYM_HYZMETLERY.pdf