İstemediğin bir hayatı yaşamamak için; iki kardeşi, şerlere dahi besmeleli bir aileyi, çok da esaslı olmayan mahalleden arkadaşları, bir yari ve sustuğun birkaç derdi ittin omuzlarından. Sana öyle bakmasınlar diye, öyle demesinler, öyle davranmasın ve yakmasınlar canını diye.

Çarpıp çıktın -belki de zaten yüzüne kapanmaya ramak kalmış- kapıları; terk ettin, seni sokakta üşüdüğünden daha çok üşüten müstakil odaları. Ne kadar çöp bulduysan kendin batırdın, hem de sakındığın gözüne. Belki kirden ve çamurdan görünmez hale geldiğini söylüyorlar. Onlar durdu öyle, durdular; tebrikler ne temizler şimdi hiç koşmadıklarından. Ama işte koşmadılar hiç, düşmediler tamam ama varamadılar da. Sen bir harabeye olsun varmak için yağmura, çamura bulandın. Hem ben gördüm, sen kolaya da kaçmadın; sen sırf böyle olmasın diye, sen onlardan vazgeçmek zorunda kalma diye o çakmak çakmak gözlerinle ellerine sarılıp ağladın. Diyorlar mı "senin kanında var." diye, diyorlar mı ki "sen veda etmeye hep meraklıydın."

Evet de canımın içi, 'İstemediğim sözü duymamak için, istemediğim bir yaşamın ölümüne düşmemek için kendimi ve sizi harcadım. Şimdi belki bir nefeslik canım kaldı ama onu istediğim şey uğrunda harcayacağım. Bu defa daha büyük oynayacağım.'de. Ve daha büyük oyna, çünkü bak kim sağ kaldıysa son savaşta ve ne kazandıysan hayatta; hepsi masada. Yok daha bir geri dönüş, geçti o iş; senin kartların tam dört yerinden kırık. Sarmayacak kimse, canın söküldü sarmadılar; şimdi onlardan kaçıp oturduğun masada oyun kaybetme diye sarmayacak kimse.

Evet, sana hep bulanık su verdiler diye alıp o bardağı yerlere çaldın; onlar da dayayacaklar kırık camları boynuna. Evet, onları ne vakit bir çeşmeye götürsen, bir çölde kuma boğularak uyandın. Şimdi istediğin suyu içme diye savaşacaklar seninle.

Ama bilmiyorlar bak, anlat onlara. Sen artık midesini kollayan çocuk değilsin; çünkü sen kusmaktan değil, en güzel şarabı içememekten yoruldun. Sen artık elinden daha fazlası gelecekken -üstelik, ellerin de çok güzelken- bununla yetinmekten yoruldun. Hatırladığım kadarıyla olmayana bile şükreden bir çocuktun sen, şimdi olanı bile istemez oldun. Ama dik dur sevgilim bak, sen hesabı ödedin ama bu masadan kalkmayacaksın. Kaybedecek ve verecek bir şeyinin olmaması zaferin en güzel kestirmesidir çünkü. Kaybetmemek için değil, kazanmak için oynayacaksın. Artık ölmemek için değil de, yaşamak için soluk alacaksın.