Halamın fişini çektiler bugün.

Hayatımın hiçbir noktasına koyamadığım, babamın canı, ablası. 

Üçten fazla aynı sofraya oturmadık hiç, hakkında annemden duyduğum can sıkıntısı anılar, öfkeler, üzüntüler. 

Ama babamdan asla duyamadığım abla yadigarı sohbetler.. İçinde bekliyor işitilmeyi.

Babam apar topar gitti memleketine, eli ayağı bir oldu sanki üzüntüden. Siz de gelin sonra olur mu demiş anneme pınar ve burağı getir, büyükler gelsin. 

Halamın adı filiz, ne güzel gelir adı kulağa. Bir gün arkadaşlarıma çocuğum olursa adını filiz koymak isterdim ama annem kızar demiştim. Evet kızardı. Ama şimdi hayatımın, 21 yıllık hayatımın, hiçbir yerine koyamadığım o yarı ölü kadın... O telaşlı babamın anılarındaki anne, burnumun direğinde sızlıyor. Ölümün gerçekliğiyle çarpılıyorum işte, etrafıma bakıyorum büyük bir dikkatle ve yalvarıyorum, kim varsa yukarıda, her kimsen sen ve ne istiyorsan bizden yalvarıyorum. Biraz geçiştirsen ölüm denen illeti, şu güzel yaz aylarında içimizi yangın yeri etmesen mesela. İstersen severim seni, istersen eğerim başımı. Yapmasan biraz, almasan elimizdekileri. 

Bugün dünyanın gerçekleri var eteklerimde. Ölümü düşünüyorum, düşünüyorum acıları, acı verenleri ve acı çekenleri. Dünyayı sırtlamış kız kardeşlerimi, annelerimi, babalarımı düşünüyorum. Öfkeliyim olan bitene, nedensiz olmuyormuş hiçbir şey, öfkeliyim başımıza üşüşen nedenlere. 

Ölümün gerçekliğiyle titriyorum yorganımın altında. Korkuyorum bu güçten, elimden bir şey gelmemesinden. Hepiniz yerine ölebilirim diyorum, kimse beni dinlemiyor.