Çok küçüktüm, şu sıralar bana rüya gibi gelen o yıllarda, babam elimden tutar, beni sık sık İstanbul'un içinde gezmelere götürürdü. Benim küçük dünyam, babamla gezmelere gittiğimde büsbüyük olurdu. Her şey bana o kadar büyük, o kadar güzel gelirdi ki acaba bir daha ne zaman babam elimden tutup beni o güzel İstanbul'un sokaklarında gezdirecek diye merak ederdim. Büyümeye başladım. Büyümeye başladıkça her şey küçülmeye, güzelliğini yitirmeye başladı. Ben hiçbir zaman büyümek istemedim. Büyümek zor iş arkadaş, hem de çok zor…

Bir pazar günüydü. Tarihini hatırlayamadığım, çok da öneminin olmadığı o yıllarda, babamın elinden tutup yine küçük dünyamı büyütüyordum. Haliç Köprüsü'nün altında, babam Kasımpaşa'ya doğru bakıp derin derin düşünürken ben de köprüyle yeni tanışmış hayran hayran köprüye bakmaktaydım. Kafamı kaldırıp köprüye baktığımda bir adam gördüm köprünün üstünde. Babama “Baba köprünün üstündeki adam ne yapıyor?” diye sorduğumda babam bir anda bütün dalgınlığını bırakıp müthiş bir değişimle şaşkınlık içerisinde köprünün üstündeki adama dikkat kesildi. Adam intihar etmeye çıkmıştı. Ben ise ölümün daha ne olduğunu bilmiyorken, Haliç Köprüsü'ne intihar etmeye çıkmış bir adamla karşı karşıyaydım. Atlamaması gerektiğini, atlarsa kötü şeyler olacağını biliyordum ama bu kötü şeyin ölüm olduğunu bilmiyordum çünkü ölümün ne olduğunu bilmiyordum. Neden bir adam kendine bilerek ve isteyerek bu kötülüğü yapar ki diye düşünürken, kendime sorduğum bu sorunun cevabını yine içimden kendime vererek , her halde onun elinden tutup gezdirecek bir babasının olmamasına bağlıyordum. Ben içimde bu sorunun cevabının derdine düşmüşken bir anda etrafımdaki insanların çığlık sesleri ile adamın kendini Haliç Köprüsü'nden denize bıraktığını gördüm. Bir adamın bilerek ve isteyerek kendine o kötülüğü yaptığını gördüm. O gün ölümün ne olduğunu öğrendim. O kötü şeyin ölüm olduğunu öğrendim. Haliç Köprüsü'ndeki o adam bana ölümü öğretti. Büyümek kötü bir şey, insan büyüyünce, kendine o kötülüğü yapma ihtimali de büyüyor. Bu dünya, bu hayat o kötülüğü kendine yapman için el uzatıyor. Ne zaman Haliç Köprüsü'nü görsem kendime o kötülüğü yapma ihtimalini düşünüyorum. Aklıma ölüm geliyor, bir gün öleceğimiz geliyor. Haliç Köprüsü bana ölümü hatırlatıyor.