Haliç'te Demirlenen Yasak Aşk


haliç boğazında oturmuş öpüşüyorduk

minâreler üstümüze üstümüze çöküyordu

ısınmak için birbirimize sokuluyorduk

başını usulca göğsüme yaslıyordun

saçların boğazımı tel tel düğümlüyordu

ay karanlıkta bir jilet gibi parlıyordu

gözlerimiz bakıştıkça delik deşik oluyordum


zehri dudaklarından soluyordum /sigaram bitmişti

susuştukça ellerin üzerimde yaramazlaşıyordu

bu yasak aşk etimi kışkırtıyordu

gecenin dördüne lânet okuyordum

güneş ay'ı yenecekti / çünkü sabah bizi ayıracaktı

yirmibiraralık gecesi uzundu, istanbul ağlıyordu

bizi yan yana getiren şeb-i yeldâ'ya sarılıyordum


sarhoşluktan evimin yolunu bulamıyordum

bacakların hâriç her yer iğretim duruyordu

ne zaman ki içsem kendimi kollarında buluyordum

küçük bir oğlan gibi seviyordun / kovmuyordun

niye anlamıyordum / aslında seni hiç sevmiyordum

ne yaptığımı bilmiyordum / delirmiş derlerdi

vakit gelmişti, sürem dolmuştu / yâni aşk bitmişti


sesinin yumuşak çağrısı erkekliğimi uyandırıyordu

gözümü alan sevdâ ışıması kadifeden miydi neydi

hoyrat dişiliğin göklere esrikçe meydan okuyordu

baş başa kalmanın o buruk hazzını yaşıyorduk

birden aramızdaki karâbet kara bahta dönüşüyordu

öfkem bıyığımdan sarkıyordu / kimsin sen hanımefendi?

kelimeler hınca hınç iç çekiyordu / boynumuzu büküyorduk


karşımda dillendirirken müzeyyen senar'ı

cumhuriyetin lâik devrini hatırlatıyordu yüzün

bulutlar su katılmış rakı rengine bulanıyordu

kadehimde buz oluyordu zehir zemberek hüzün

beyoğlu tavernaları şen şatır şansonuyla ağlatıyordu

tarâvetli bir vardakosta başımda rakkaslık ediyordu

- işte benim tek gecelik meyhâne yârenliğim -

çenesinden tutup şehri fethetmek istiyordum


kıyısında iki yabancının seviştiği deniz fişek gibi şavkıyordu

nevizâde sokakları çalgı çengiden tahrik oluyordu

galata yokuşu şehvâni âşıkları kuleden bir bir asıyordu

intihârın eşiğinde bir adam benden teselli bekliyordu

peki, ölmek için rezervasyonunuz var mıydı efendim?

saygın mıydık baygın mıydık / aman ne önemi vardı

alacakaranlık santimantal kasvetiyle can çekişiyordu


denizin kıyısına şilepten bir gemi demirlenmişti

köprü üstünde insanlar metro'ya doluşuyordu

yan yana görülüyorduk / gün yarına mı ermişti

kaçacak tenhâ yerler arıyorduk / git artık mestur kadın!

az kalsındı yakalanacaktık / aşk tutuklanacaktı

kimseler bizi görmemeliydi / biz aslında yoktuk

kaçaktık, göçektik, yasaktık / burdan kaçmalıydık



21.12.2023

Berat Güney