Gülen Ada adlı hikâye, Halikarnas Balıkçısı’nın aynı isimli eserinde Bilgi Yayınevi’nin Çocuk Klasikleri dizisinde bulunmaktadır. Yazarın en ünlü eserlerinden biridir. Mehmet Kaplan, yazarın bu hikâyesini “ideolojik bir masal” olarak değerlendirmiştir. Yazarın anlatım tarzı, adayı kişileştirip olağanüstü özellikler yüklemesi bu değerlendirmeyi destekler.


Bu hikâyede de kara ve deniz insanının farklılıkları dikkat çeker. Yazar, denizci olan Deli Davut’u iyimser, fedakâr, hoşgörülü, mutlu, doğayı seven ve doğaya saygılı, huzurlu bir kişi olarak anlatmıştır. İzmirli ünlü bir eksper olan Murat Kocadağ’ı ise kaba, kıskanç, parayı seven, kibirli bir insan olarak anlatmıştır.


Hikâyede Deli Davut, denize ve adalara âşık, özellikle Gülen Ada’ya çok âşıktır. Bütün mutluluğu, sevinci, huzuru bu adadadır:

“Deli Davut ise adalar kara sevdalısıydı. Denizin bu deli divanesinin gözünde hep adalar tüter, adalar titrerdi. Tanyeri ağarırken 'adalarla birlikte uyanacağım' diye çok geceler göz yummazdı.” (Halikarnas Balıkçısı, 2018, s.35.)


Deli Davut’un bu adaya olan aşkını ve adanın ününü duyan eksper Murat Kocadağ, Deli Davut ile Gülen Ada’ya gider. Fakat ada, Murat Kocadağ’ın ne kadar kibirli, kaba bir insan olduğunu anlamış gibi ona Davut’un gördüğü güzellikleri, gülüşünü göstermez; aksine onun karşısında asık suratlı kesilmiş, onu ıslatmış ve onu adeta pataklayarak adadan kaçırmıştır. Murat Kocadağ gidince Deli Davut ve Gülen Ada yine sakin, güler yüzlü, huzurlu bir şekilde baş başa kalmışlardır.


Hikâyenin başkahramanı Deli Davut, yazarı temsil etmektedir. Denize, tabiata vurgun bir insandır.

Güzelliği, iyiliği, huzuru temsil eden ada, kadın özellikleri verilerek anlatılmıştır. Dolayısıyla Davut için bu ada, güzel bir kadının yerini tutmaktadır. Adanın gülüşü ve Davut’un gülüşü birbirine âşık insanları anımsatmaktadır.


“Deli Davut Gülen Ada’ya doğru fırlarken, ada sanki onu karşılamak için kalçalarına kadar denizden kalkardı. Deniz, adayı fırdolayı sarar, köpük ve çırpıntılarıyla onun belini, gerdanını ve koltuk altlarını gıdıklardı. Salınan ağaçları, savrulan dalları ve yaprakları ile şakrak ada, delişmen saçlarını çalkalayarak katıla katıla gülerdi.” (Halikarnas Balıkçısı, 2018, s. 36.)


Yazarın dili ve üslubu canlı ve sanatkâranedir. Kullanmış olduğu kelimeler tabiatın canlılığını okuyucuda hissettirmektedir. Çınlamak, köpürmek, içi içine sığmamak, harlamak, delişmen, katıla katıla gülmek gibi kelimeler bu canlılığı örnekler niteliktedir.

Halikarnas Balıkçısı, hikâyedeki dalgaların sesini Pan ve su perilerine benzetmiştir. Bu benzetme doğanın canlılığını yansıtmak için kullanılmıştır.


“Paniğe tutulan sular, kendilerini uçurumdan atarlardı. Sanki edepsiz Pan, su perilerine sataşıp çimdiklemişti ve sanki duyulan çığlıklar onların çığlıklarıydı.” (Halikarnas Balıkçısı, 2018, s. 38.)


Halikarnas Balıkçısı, Ege Denizine “Arşipel” diye seslenmektedir. Ege Denizinin ilk isminin “Arkipelagos” olmasından dolayı bu şekilde seslenmektedir. Yazar, Arşipel’i eserlerinde mitolojik bir mekân olarak anlatmaktadır.


Halikarnas Balıkçısı, tabiata adeta mistik denilebilecek bir duyarlılıkla bakıyor ve onu güzelleştirmeye çalışıyor. Tasavvufta ifadesini bulan “varlıkta yok olma” kavramının bir yansıması olarak, Deli Davut deniz ile arasındaki ayrılığı ortadan kaldırıyor:

“Denize düşen çiy tanesinin, ayrılığını denizde kaybetmesi gibi, Deli Davut da adanın ayrılığını yitiriyordu.” (Asuman Akay Ahmet, 2015, s. 87.)


Hikâyede fırdolamak, kayık, liman, köpük, engin, ufuk, girdap, denizaltı gibi deniz ve denizcilik terimlerinin kullanıldığını görürüz.



Kaynakça:

Akay Ahmed, A.(2015). Cevat Şakir Kabağaçlı’nın Gülen Ada Hikâyesinde Aktarılan Değerler, 1. Ulusal Yükseköğretimde Eğitim Araştırmaları ve Uygulamaları Kongresi, ss.78-92.

Halikarnas Balıkçısı: Gülen Ada, 6.bs., Ankara, Bilgi Yayınevi, Ekim 2018.