seni gördüm düşümde,

bir incelikte yüzüyordun.

sudan korkulur, suda yaşanmaz.

ama sadece bu kadar değil.

ölümümü gizli tutacağım,

sen yine o inceliklerde yüzeceksin,

“çık kıyıya, yoruldun” diyeceğim.

“oralara gitme, derin sevgilim,

ayağın birden boşluğa düşer” diyeceğim.

yanılmayacağım, bir kere boğuldum o suda.

karaya güvenilmez, karada yaşanılır.

kim demiş?

senin olmadığın kara parçalarının,

üstüme doğru düşüşünü izliyorum.

nasıl oluyor sen birden gelip,

evet evet cemal süreya’nın dediği gibi

“tüm kara parçalarında, Afrika dahil” 

beni tam ortasından alıyorsun kaosun.

burası biraz cam kırıklarıyla dolu,

ben yalınayak değilim.

o zaman niye önemli bu dediğim,

ya da önemli mi bilemiyorum.

beni bu ikilemlerden alıp çıkacaksın,

oturup bir ağaç altında dinleneceğiz.

ellerini ver diyeceğim,

hayat çizgin çok uzun sevgilim,

bu uzun ömür benimle mi geçer bunu düşüneceğim.

ve ekseriyetle böyle şeyler saçmalayacağım.

sıkılırsan söyle,

ya da söyleme kalbim çok kırılır.

sıkılganlık, sevgiyi köreltir.