ısırdım uykumu zorlayan ham bir hüznü

nemli bir gece vakti düşlerim kamaştı

yıldızların çokluğundan baykuşlar ürktüğünde

kalkıp içimin tenha yerlerinden yalnızlığım

kafamdaki çokluklara inat yanı başıma yanaştı


günleri yordum bitiş çizgisi olmayan koşularla

terledim

terimi bahar yeli değmiş kumaşlara sildim

düştüm yine gökteki ayı ağartan karanlığa

gözümde toplanan bulutlar gökyüzüne karıştı

çok sonradan düşündüm kaygısız uykuları

acıya inat bir gülüşü düşledim omzumda

gündüz yaşanan kabuslarla uzayan gecede

uykulara yasaklı bir sabaha karşı


bir esiriklik halinde ayrıldım

anason vurgunu hafta sonlarından

gelebilmek için kendime yeniden

ben de geçtim 

sendikasız bir işçi olan dedemin 

kısacık kollarını kıran mıcır yollardan

söz ettim kendime yol boyu 

su zeytinlerinden kıyıya dik uzanan dağlardan

ak yazmalı al basmalı mevsimlik işçi kadınlardan

neye benzediğini unuttuğum çiçek adlarından

meğer hiç haberi olmaz mıymış insanın

kendine bakarken içindeki kuytuluktan

gözünün uzaklara daldığından


Oysa ayak diretsek, vazgeçmesek

Hesapsız sevmelerden ve gülmelerden

Yıldızları kim çalabilir ki bu gece gökyüzünden?


şimdi hangi heceye varsam kaçıyorum düşlerimden

ağlayan birinin hüznü değil öfkesi sarmalasın gayrı beni

neyim varsa kavgaya sevdaya ve gülmeye dair

mart ayında açılmış bir sardunyanın hışmıdır

bembeyaz bir gece ne kadar koyuysa gözlerinden

ay ışıklı bir gece bile

düşlerimin gölgesinde kalır