Aile evinde, ranzanın alt katında ergenlik zamanı kafamın üstündeki suntaya yazdığım kelimelere gözlerimi dikmiş tir tir titriyordum... “Be brave” Ayağa kalkacak halim yok kafam biraz dumanlı ve geçmişime kilitlenmiş gözlerimde derin bir ağrı ile yatıyordum. Ah ulan ah bir arpa boyu yol alamadık diye 17'lik halimle hoşbeş edip ateşler içinden geçe geçe günleri yedim. Yatağa düşmek deyimini iyice kavrayınca bizimkilere sakince seslendim: "Anne!" Canım annem ortopedik aksesuarlarının içinde ulaştı hedefe; boyunluk ve omuzdan bileğe alçı... Kim daha hasta yarışması için süper iki aday. Üstelik ana kız! Anamı görünce otobüse binen yaşlıya yer vermesi gerekip de kalkmaya cesaret edemeyen, özgüveni henüz kendi varlığına ezik, o zavallı genç gibi hissettim kendimi. Özür dilerim gerçekten kalkmak istiyorum ama ayağa kalkınca herkesin ilgi odağı olacağım. Bu varoluş baskına nasıl dayanırım? Annem boyu girişten daha uzunmuş gibi eğilerek ve ezilen bir ses tonuyla başladı konuşmaya... Konuşuyor konuşuyor. Ama nasılsın, ne istedin falan demiyordu. Ne diyordu ki bu kadın şimdi? Ah komşular! Ne olmuş? Geçen gün biri beni mi görmüş? Neymiş? Gezide mi sanıyormuş, ne zaman gelmişim? Yahu ölüyorum burada. En uzak seyahatim tuvalet! O da iki metre sonra sağda, ne gezisi? Baktım mahalle baskısı evlat sevgisini geçmiş; “Anne” dedim, “Ben fenayım. Bu iyi bir şey değil sanki. Hastaneye gidelim." Annemde garip bir surat ifadesi… Ne oldu görünmez olma sevdana der gibi içimdeki genç korkağa şaşırdı galiba. Tabi yataktan ayrılabilmek tam bir mücadeleydi ve kapıya ulaşmak saatlerimi aldı. Ben de sarıldım yastığıma, kafamı aşağıya çeken güce karşın örümcek gibi yapışarak olduğum yere; basamak basamak, sürüne sürüne alt kata indim. Babam böyle durumlarda görev adamıdır, sessizce arabayı sürdü hastaneye... Nihayetinde doktor karşısındaydım. Ne hikmetse bir iyilik geldi o an. "Ya aslında, galiba son demiymiş. Şimdi çok daha iyiyim." gibi bir şeyler geveledim. Kafam dik ve ayaklar üstünde tutarak bedenimi. Sonra aniden, biri fıskiyeleri açtı. İçten dışa, saç diplerimden uçlarına... Neyim var, neyim, sırılsıklam oldum? Doktor manzarayı iri gözlerle izledi ve; "Odaya alın hemen!" dedi. "Kanı da orada alın yormayalım. Birkaç gün bizim misafirimiz olsun bu hanım kızımız". Oo! Bu misafirperverlik, bu şefkatli ton? Hanım kız falan! "Hımm" dedim, galiba ayvayı yedin kızım. Üstelik hiç de hanım değilsin, dua et de bari bunu anlamasınlar!