Bu ses de kimin şimdi?

Hiç tanıdık değil.

Hemşire olmalı.

Açamıyorum ki gözlerimi.

Üstelik üzerlerine iki boz ayı oturmuşçasına eziliyor göz kapaklarım. Kıçlarından saçtıkları delici ışıklar ağrı olup şakaklarıma saplanıyor.


''Islak bir bez yapıp anlıma koyar mısınız?'' Diyorum.


“Sen beni hemşire sandın herhalde!” diyerek azarlıyor.


“Takılma şimdi hastalığa, çok nüktedansın bayıldım ayı teşbihine.

Hadi Marta'yı anlat.

Çok zamanımız kalmadı!”

....


Marta !!


Catalan tarzı kısa kesim dalgalı kumral saçlar, ensede biraz daha uzunca bırakılmış.

Dudağının üstünde  almaya kıyamayıp sarıya boyadığı  bıyıkları, ne zaman odama girse zemine attığı bedeniyle çiroz bir İspanyol kedisi olmuş geriliyor.

Aralıklı dişlerinin arkasından tıslayarak konuştuğu keskin “ğ” vurgusuyla ana dilinin şanını arttırıyor.

İnsana dönüşmüş yabani bir kedi; vahşilik, kendine buyruk haller ve gururla maskelenmiş.


Ama gerçekten ben ne zaman gittim Venedik’e.