Karanlıkta yaşayan uykusuz ruhlar! Uyandırıldım yine, karanlığın en sessiz diliminde; ortasında kaldığım çıkmaz duyguların acı veren korkunç kabuslarından. Sen Harâ! Sen de oradasın. Sımsıkı tutuyorsun ellerimden fakat gözlerinde farklı bir şeyler seziyorum; ürkütücü… Kıyıda birileri sana seslenmeye başlıyor, "Bakma!" diyorum Harâ, çekme gözlerini benden! İsmini onlardan duymak hoşuna gidiyor, bırakıyorsun ellerimi itiyorsun beni gemiden. Yaşamaya doğru giderken beni dalgaların koynuna bırakıyorsun... Boğuluyorum; kıyametin demir attığı, Peygambersiz çağın fırtınalı okyanusunda... Ve o günden sonra  bir çığlık bekliyorum hep; çaresizliğin, yitirmişliğin, yok oluşun habercisi olan. Bekliyorum; alınmış ahların, yenilmiş hakların, katledilmiş ruhların, çalınmış zamanın, hükmedilmiş toprakların, dökülen kanların yaklaşan intikamını... Hadi söyle bana Harâ, geçer mi buradan kurtuluşa yelken açan Nuh?