hangi mevsimin ayazında unuttun kendini

dilinde bin şehrin susmuş sokak lambaları

ayaklarında eski bir rüzgar fırtınası

üstün başın dökülüyor ibrahim

bir işçi ayakkabısı kadar yorgun adımların. derdini paspaslayacak,

neşeni cilalayacak kimse yok.


ardı sıra dizilmiş bütün yazgımız

bütün mümkünlerin köşesinde.

elimde garip bir hüzün ibrahim

dökmemek için bakmıyorum ona.

üzerime dökülüyor bütün keşkeler

üzerime döküldü bütün keşkeler

üzerimde bütün keşkeler

bütün keşkeler


sonra oturdum bir bankta,

gemiler geçiyordu aklımdan.

yanımda allah vardı.

avucumdan cehennemler döküldü ibrahim

ben öldüm az sonra, haberin olmadı.


bunca uzakken bile çok güzelsin.


elimi uzatıp dokunsam ellerine

sıcaklığından en çok sen korkacakken neresindesin göğün?

demir telllerle kuşatılmış bir umuda hapsettin bizi ibrahim.

bak ben hiç değismeden buradayım.

göğsüme çarpa çarpa avuturken

korkak ellerini ve beyaz bileklerini

anla istiyorum

hiçbir savaş çocukluğu kadar temiz olmuyor insanın.

hiçbir yara geçti diye unutulmuyor.


ben avuçlarımdan sıyrılan suyun izindeyim

ben gövdemin bin kez çizildiği yollardan

geliyorum ibrahim.

ayakların ellerin olup iliklerken seni yeryüzüne inanıyorum

seveceksin beni

seveceksin ki çukurlarına dolacağım hayatın.


seversen kanatlarım büyür, düşersem topraklaşırım

ama korkmuyorum ibrahim

dalgaların buz tutuşu öldürmüyor denizi.

sadece karşında üç kere ölmekten

dizlerimde uyuttuğum çocukluğuna

harabe cennetimde ninniler söylemekten yorgunum.


bunca korkuyla bile çok güzelim

sevsene beni.