Sanat, insanın anlam yaratma çabasının sonuçlarından sadece bir tanesidir. Sanat ile ilgili birçok tanım yapılmış, sanatın amacının ne olduğuna dair sürekli ciddi bir tartışma içine girilmiştir. Sanat toplum için midir, yoksa sanatın kendisi için midir bu tartışmaların öncülerindendir ve günümüzde hala tartışılan bir sorudur.

Nedenlerini açıklamadan önce, sorunun kendimce cevabını başta vermek istiyorum.

Sanat toplum için olmak zorunda değildir, ama sanat insan içindir, böyle olmak zorundadır. Bu durum, sanatın sanat içinde var olabilmesi önünde bir engel taşımamaktadır.


Elbette ki birçok farklı ekol ile birlikte sanatın soyutu somuta çevirme çabası değişiklik gösterebilmektedir. Örneğin ekspresyonist akımdaki sanatçılar genellikle toplumun beklentilerini dikkate almadan, kendi iç dünyalarını kaotik bir şekilde somutlaştırırlar. Aynı şekilde Sürrealizm akımı da toplumsal bir beklenti olmadan sanatı içsel dünyalarının bir dışavurumu olarak bizlere sunarlar.

Bir diğer yandan, sanat sadece resim akımıyla somutlaşmaz. Bir roman da insanın iç dünyasının bir yansımasıdır ve toplumsal bir meseleyi ele alabilir. Ancak başta da dediğim gibi, hangi sanatın kullanıldığı, hangi ekolün benimsendiği, sanatçıların toplumsal meseleleri ele almaları açısından değişiklik göstermelerine sebep olacaktır. Yani sanat, toplumsaldır, toplum içindir demek doğru olmayacaktır, ancak bu sanatın hiçbir durumda ve şekilde toplumsal bir meseleyi ele almayacağı anlamına gelmemektedir.


Bir diğer yandan, sanat ister binlerce yıl önce duvarlara çizilen ilk çizgiler olsun, ister günümüz popüler kültürünün vazgeçilmez parçaları olsun ortaya çıkış itibariyle insanın soyut dünyasının bir dışavurumudur. Yani, insan için bir araçtır. Bir anlam arayışıdır. İnsan ile var olmuştur, insan ile var olmaya devam edecektir. Toplum sanat için çok iyi bir malzeme olabilir, ancak tek malzeme değildir. Halbuki sanatın ortaya çıkması ve içsel bir ihtiyacı karşılaması sebebiyle sanat her daim insan için olacaktır.

Bu noktada yapılan büyük yanlışlardan bir tanesi, sanatın insan için var olmasının aynı zamanda sanat için de var olabileceğini engellediğine inanılmasıdır. Oysa, sanata değer katabilmek uğraşı, sanatı sanat için de var edebilme tutkusu, sanatı geliştirmek insanın anlam arayışına muazzam bir katkıda bulunacaktır. Bir başkasının anlam arayışını hissedebilme çabası, sanatın - yani soyut bir dünyayı somutlaştırma çabasının- hiçbir baskı altında kalmadan yalnızca sanat için, bahsettiğimiz bu çaba için yapılmasıyla doğallığını koruyacak ve gerçek yaşamda izler bulmamızı kolaylaştıracaktır.



Sonuç olarak, sanat toplumsal bir mesaj içerme amacıyla yapılabileceği gibi nihai amacı insanın söze dökülmeyeni -belki dökülemeyeni- gösterme çabasıdır. İnsan için bir ihtiyaçtır. Ve insan ile var olacaktır. Ancak, sanata değer katma çabası ve sanatı sanat için yapabilme yeteneği de insanın anlam arayışına vereceği katkı sebebiyle göz ardı edilmemelidir. Sanat, bazen toplum için var olmalı ama her daim insan ve sanatın kendisi için var olmalıdır!