Azimeli Temmuz Bildirisi 1


benim yalnızlığım başka, dinamit bilmiyor kimse

hiç kimse bilmiyor havaların neden oynadığını

bu durgunluk arefeyse, ey selyelim, barış bakışımı hiç kimse

susuz köprü bilmiyorlar bilmiyorlar grevci çoğalmışlığı

çocukların tohumların anaların çoğalmışlığı

acıyor gözlerim ey tükenmeyen

benim yalnızlığım başka, dinamit bilmiyor kimse

hiç kimse giyotin karanlığını

susmaları susmaları

hiç kimse

bir damla kan kaldığını o masmavi güneşlerde -delireceğim

bütün kırmızıları birden kullanıyorum

ben bu mektubu sana yazabilir miyim şimdi

acıyor gözlerim

acıyor gözlerim acıyor gözlerim -anlamıyorlar yakın uzaklıkları

hiç kimse -hiç kimse- dinamit bilmiyor hiç kimse

ey çocuklar ey çocuklar elibayraklı çocuklar ey

korkunun döllenmediği günlerin çocukları ey

sürtüne sürtüne kızarır şafak

ve yıldızlar uzak değil

zincirler korkak

diş diş ağrıyor etlerimde bir alacavaktin son çırpınışı

yetkin elma, tükenen su ve çocuklarla büyüyen ölüm

ben bu mektubu sana yazabilir miyim şimdi – temmuzum!

sızlıyor sensizliğim ey tükenmeyen – sen temmuzu kavuşmaların

yarim benim altım benim suyum havam eşkıyalığım

gün döner sular eskir ne varsa güneş altında

eskir ne varsa en tapınılan ey tükenmeyen

sevmek hep yeni

sevmek hep yeni

sevmek hep yeni

ben bu mektubu sana yazabilir miyim şimdi

acıyor gözlerim

acıyor gözlerim ey tükenmeyen, köprüleri susuz göremiyorlar

benim yalnızlığım başka, dinamit bilmiyor kimse

hiç kimse

hiç kimse

yolumun üstünde bir top temmuz – sen ne çok sevilgensin

ey tutsak kırmızım benim, emzikli dalım, kavgabayrağım ey

anamın toprak ağırlığı, yaramın dişikurdu, sabahım

sen ne çok temmuzsun ey tükenmeyen – ey benim köprülü suyum

diri yanım, susuzluğum, mapusanem, zincirim, kızgın arafem benim

yanıyor yumruklarım susmaktan

içimi susturmaktan karanlığı boyamaktan

ve göz göze serpilip gelişenle

hiç kimse

hiç kimse bilmeyecek yörüngede neden temmuzlar tutuştuğunu

suya süren kısrakların al susuzluğunu

geceleri mektupların acılığını

ölçülerin hiçliğini hiç kimse

içkilerin yenikliğini

hiç kimse bilemeyecek

hiç kimse

benim yalnızlığım başka – dinamit bilmiyor kimse

kızılırmak gibi dağlar başında

dağlar başında gibi bir kızılırmak

hiç kimse

hiç kimse

hiç

gözlerine baka baka eşkıya olmak



Azime’li Temmuz Bildirisi 2


beklerdi tohum

beklerdi tohum

beklerdi tohum upuzun karanlıklarda — sen yoktun

öfkemi mermer mermer — öcümü çocuk çocuk – çıldırttım kırmızıları

bir başka parlardı yoğun karanlıkta ışıklar — sen yoktun

bütün kapıları birden zorlamanın o korkunç güzelliği

o korkunç büyümesi ellerin fitillerde — sen yoktun

benim aşkımda o vardı

evrendi nasıl

evrendi çelik mavisi

grev grev ateş ateş büyüdüm ülkelerce

yepyeni bir öfke doğurdum kalabalık özlemlere — sen yoktun

uff ne kötü kullanmışlardı ah ne güzel gözlerini — ölümdü

sana değip değip durdum o sarhoş yörüngede — sen yoktun

bilenirdi türkülerde en soylu ayrılıklarım — sen yoktun

benim aşkımda o vardı

soğuktu yeşillerim

soğuktu temmuzlarım en bayram gülmelerimde bile

kar yağardı sabah çaylarıma — sen yoktun

sofralarda ekmek diye öpülürdü altın dişleri ölülerin

adını söyletmiyorlardı ölüm gibi özlenen şeyin — sen yoktun

bütün dillerde sana varmak — bilemem bilemem benim aşkımda o vardı

ben hep koşan atları sevdim soluyan lokomotifleri

benim aşkımda çelik mavisi gagarinli uzayların

toprak nasıl sancılanır ağaçlar nasıl gerinirler çiçeklenirken

kurşun nasıl ıslık çalar diş nasıl gıcırdar karanlıklarda

alabalık nasıl ölür o kendi sularının kıyıcığında

bilemem bilemem — sen yoktun

ateşler yanardı biryerlerde yepyeni biçimlerde yanardı

benim aşkımda o vardı

söyle anamın en güzel kızı söyle

sular nasıl kaçırılır, kuşlar nasıl susturulur

nasıl sığar şu koskoca evren daracık zindanlara — söyle

balçık balçıktı o nar çiçeği çağı çocuklarımın

karanfil olurdu yakalarda bacımın kanlı gözleri

demir nasıl paslanırdı sıcacık bileklerde — bilemem

bilemem ey anamın en güzel kızı bilemem — sen yoktun

benim aşkımda o vardı

sen geldin

badem çiçek açar gibi geldin, düşte sever gibi geldin

ey kavgabiçim

yepyeni bir düzendi gelişin, yoluna başkoyduğum ülkemdin

eskidi birden kentler, eskidi gökyüzünün çok uzaklığı, eskidi hep

oldu bakkal, oldu bakkalbiçim, oldu bakkalbiçim aşk

bu senin gözlerindi ey benim ülkem — arılar oynaşan içinde

bu senin duruşundu ey kavgabiçim — en haklı silah güzelliğince

güneş gibi acımasız, toprak gibi unutkan, tohum gibi umutlu

sen geldin ey benim özlemim ülkem, kadınım, devrimbiçimim

yıkıldı ölülerin öğlesonu sarılıkları

sen geldin

eskidi biryerleri zamanın, eskidi gözleri kadınların — sen geldin

evler eskidi birden — eskidi evimsilerde kölemsi yalnızlıklar

bayramlar eskidi gülüm, derinlikler eskidi — ve pişmanlıklar

eskidi yatakbiçimlerde iğreti ikililer — ve çok çok

saksılarda çöl bitkileri, salonlarda kartpostal mutluluklar

eskidi maskelerin sırıtan düşmanlıkları — ve nice yazlar

oh ne güzel yeniden — bu senin güzelliğin ne demek

sel ne demek azime’m, savaşlara durmak ne demek, güzel ne demek

sen geldin ey benim kadın ülkem — yepyeni ufuklar geldin

durulu bayraklarım güldü gülüm — sen geldin kutuplarım değişti

bir horoz öter biryerlerde bir horoz bir horoz bir horoz daha

bir ateş yanar biryerlerde bir ateş bir ateş bir ateş daha

bir yumruk sıkılır biryerlerde bir yumruk bir yumruk bir yumruk daha

düşer barış cemreleri sabah çaylarımıza

biter kahpelik

biter bu gökyüzünün çok uzaklığı

sen geldin ey anamın en güzel kızı — yaşamak geldin

badem çiçek açar gibi geldin, yürek sızlar gibi geldin — sen geldin

al beni kankırmızılardan vur beni kankırmızılara

dürülü bayraklarım gülsün gülüm, kutuplarım değişsin ey benim ülkem

bitsin bu zulüm

bitsin bu zulüm

bitsin bu zulüm

sanki dünyada ilk şafaktı kollarımda uyanmaların

o büyük barışa bir adım kala