Çocukken yaşadım en güzel şeyleri...
Çocukken en güzel dayağımı yerdim çünkü annem sarıldığında geçerdi canımın yanması. En güzel yemekleri yerdim çünkü annemin yanındaydım ve hiç yurtta kalmamıştım. En güzel günleri gördüm çünkü anlamazdım babamın izlediği haberleri. En güçlü bendim, kimseden korkmazdım çünkü babam hiç yaşlanmayacak zannederdim. En güzel arkadaşlıkları yaşamıştım çünkü onlar da çocuktu. Rahatça ağlardım çünkü bununla mutlu olacak kimse yoktu. Beni çok severlerdi çünkü konuşmayı bilmezdim. Çok rahat gülerdim çünkü mutluluğun ne olduğunu bilmezdim. Çok güzel hayaller kurardım çünkü hepsinin gerçek olacağına inanırdım. Saatlerce oyun oynardım çünkü cümleler "senin yaşındakiler..." diye başlamazdı. Her zaman güvendeydim çünkü elimi elbet birileri tutardı. Rahatça sevmediğim şeylere "sevmiyorum" derdim çünkü kelepçe takmak yerine en fazla evin en soğuk köşesinde beş dakika beklerdim. Kafam rahattı çünkü az sonrayı düşünürdüm sadece. Çok safça sevmiştim çünkü 27 yaşına da gelsem unutamayacağımı bilmezdim.
Ne diyorlar şimdi içinden gelerek gülebilen, eğlenen insana? Çocukça davranma! Sormuyorlar ama neden acaba? En güzel zamanlarımıza benzetiyorlar en güzel anları çünkü benzetenlerin de yok çocukluktan başka güzel zamanları.
En saf zamanlarımızdı çocukluğumuz. Bilmiyorduk gerçekleri ve bu yüzden mutluyduk. Fazlasıyla özgürdük bizim için kurulan alanın içerisinde zaten yapacağımız pek bir şey de yoktu o yüzden yapabileceklerimizi fazlasıyla yaptığımız için en özgürü bizdik. Tertemiz kalplerimiz vardı. Kötüyü bilmezdik ve iyinin de farkında değildik.
Şimdi özlüyoruz, belki çocukluğumuzu belki çocukken özgür oluşumuzu belki de her ikisini de özlüyoruz. Özlüyoruz belki salıncakta beraber sallandığımız o günü belki de oynadığımız ilk evcilik oyununu özlüyoruz. Kurduğumuz hayalleri bile özlüyoruz.
27 yaşında bunları yazacağımı hayal etmemiştim. Şimdi çocukken kurduğum hayaller gerçek olsa nasıl olurdu diye düşünüyorum. Aslında aynı şeyler düşündüklerim. Hayallerimiz, benliğimiz değişmiyor. Bir zamanlar "hayal" dediğimiz şey, "düşünce" oluyor ve büyüdüğümüzü fark ediyoruz. Sadece özlüyoruz. Bugünü de özleyeceğimizi bilmeden özlemeye devam ediyoruz.