''Parmak uçlarımdan saç köklerime kadar hasretin kodesinde nefes almaya çalışıyorum
Umut diyor ya bir şair
Irzına geçiyorsun umdun yokluğunda
Unutmak istedikçe
Tekrar ve tekrar hatırlamanın
Anıların o sek ve capcanlı tavrı karşılıyor beni musallada
Hayalleri sana kurardım
Ben nazım gibi saatin kordonuna değil
Nabız atışıma kazımıştım seni
Oysa sen
Putların aydınlığında
Ben İbrahim olmaktan vazgeçtim
Sırf ütopyalarına zarar gelmesin diye
Nerden bilebilirdim ki
Senin Ebrehe’den daha zalim olacağını
Tanrım
Düşlerime gönder ebabillerini
Çünkü
Böyle
Oldukça
Yaşamak
Artık
Çekilmez bir hal alıyor
Yer yüzü denilen şu kahpeliğin hengamında’’ dedi adam gece koynuna göz yaşlarıyla sarılarak. Ve artık vadesinin dolduğunu anladığı anda, elindeki son sigarayı da içerek kendini çekip çıkarmanın vaktinin geldiğini düşündü. Sonra etrafına baktı. Sessizliğini dinledi gök yüzünün. İşte o zaman kararını verdi. Film kopmuştu artık. Geri dönüşü olmayan bir yolun yolcusuydu. Ve yolcu yolunda gerekti. Resmini öptü. Sevdiği şarkıyı açtı. Son dublesini aldı. Yağmurun bile gıpta edeceği damlaları bileklerinden kesti gözlerinden. Çünkü göz torbaları dünyanın bütün barajlarına kafa tutar bir nitelikteydi. Ve mermiyi namlunun ağzına verdi. Tek bir hamleyle hayatının senaryosuna son vermenin erdemi ya da cesareti veya korkaklığıyla kendiliğe son verdi. Ardından sadece şöyle bir not bıraktı:
‘’Seni düşlemek umutlu şey diyor bir şair
Oysa şair beni görse vaz geçerdi cümle kurmaktan
Çünkü sen sevgili
En güzel hayalleri kurşuna dizdin
Şimdi söyle bana
Hangi ana
Doğurur seni gibi bir haini’’ ve adam oracıkta can bile veremedi. Neden mi? Çünkü sadece kendini öldürmeyecekti. Sevdiğini de öldürecekti. Kendine kıyamamaktan değil, senin ölümüne izin vermedi kalbi. O an mermi 1-2 cm sola doğru kaydı. Oysa öpüşüyordu namluyla alnı. Ve anladı ki! Seni öldürmediği sürece kendi asla öldüremeyecekti. Adam sevdiğini öldüremeyeceğini bildiğinden kendi ölümüne dahi sırf sevdiği yüzünden başaramamıştı. Bu yüzden bu denemsi de her zaman olduğu gibi yine başarısızlıkla sonuçlandı. Anladı ki! Hayatta onun imtihanı sevilmemekti. Bunu kabul etti. Gözlerini açtığında banyonun küvetinde atar damarında bir jiletin dans ettiğini gördü. Ve başarısızlığın rüya olduğunu anladı. Şimdi damalarından kan sızıyordu. Oysa asıl sızı ruhundaydı. Ve orda da sızan tek şey bir ajan gibi sevdiğinin gülüşünü hatırlamasıydı.
‘’Seni özlemenin verdiği tüm ihaneti sırtımda taşımanın yorgunluğu var ruhumda
Parmak uçlarımdan saç köklerime kadar hasretin kodesinde nefes almaya çalışıyorum
Umut diyor ya bir şair
Irzına geçiyorsun umdun yokluğunda
Unutmak istedikçe
Tekrar ve tekrar hatırlamanın
Anıların o sek ve capcanlı tavrı karşılıyor beni musallada
Hayalleri sana kurardım
Ben nazım gibi saatin kordonuna değil
Nabız atışıma kazımıştım seni
Oysa sen
Putların aydınlığında
Ben İbrahim olmaktan vazgeçtim
Sırf ütopyalarına zarar gelmesin diye
Nerden bilebilirdim ki
Senin Ebrehe’den daha zalim olacağını
Tanrım
Düşlerime gönder ebabillerini
Çünkü
Böyle
Oldukça
Yaşamak
Artık
Çekilmez bir hal alıyor
Yer yüzü denilen şu kahpeliğin hengamında’’ dedi adam gece koynuna göz yaşlarıyla sarılarak. Ve artık vadesinin dolduğunu anladığı anda, elindeki son sigarayı da içerek kendini çekip çıkarmanın vaktinin geldiğini düşündü. Sonra etrafına baktı. Sessizliğini dinledi gök yüzünün. İşte o zaman kararını verdi. Film kopmuştu artık. Geri dönüşü olmayan bir yolun yolcusuydu. Ve yolcu yolunda gerekti. Resmini öptü. Sevdiği şarkıyı açtı. Son dublesini aldı. Yağmurun bile gıpta edeceği damlaları bileklerinden kesti gözlerinden. Çünkü göz torbaları dünyanın bütün barajlarına kafa tutar bir nitelikteydi. Ve mermiyi namlunun ağzına verdi. Tek bir hamleyle hayatının senaryosuna son vermenin erdemi ya da cesareti veya korkaklığıyla kendiliğe son verdi. Ardından sadece şöyle bir not bıraktı:
‘’Seni düşlemek umutlu şey diyor bir şair
Oysa şair beni görse vaz geçerdi cümle kurmaktan
Çünkü sen sevgili
En güzel hayalleri kurşuna dizdin
Şimdi söyle bana
Hangi ana
Doğurur seni gibi bir haini’’ ve adam oracıkta can bile veremedi. Neden mi? Çünkü sadece kendini öldürmeyecekti. Sevdiğini de öldürecekti. Kendine kıyamamaktan değil, senin ölümüne izin vermedi kalbi. O an mermi 1-2 cm sola doğru kaydı. Oysa öpüşüyordu namluyla alnı. Ve anladı ki! Seni öldürmediği sürece kendi asla öldüremeyecekti. Adam sevdiğini öldüremeyeceğini bildiğinden kendi ölümüne dahi sırf sevdiği yüzünden başaramamıştı. Bu yüzden bu denemsi de her zaman olduğu gibi yine başarısızlıkla sonuçlandı. Anladı ki! Hayatta onun imtihanı sevilmemekti. Bunu kabul etti. Gözlerini açtığında banyonun küvetinde atar damarında bir jiletin dans ettiğini gördü. Ve başarısızlığın rüya olduğunu anladı. Şimdi damalarından kan sızıyordu. Oysa asıl sızı ruhundaydı. Ve orda da sızan tek şey bir ajan gibi sevdiğinin gülüşünü hatırlamasıydı.