Bazı yaşanmışlıklar diyorum insan psikolojisinin çok üstündedir. Ölüm nasıl bir şey ki insanı yakıp yıkan öylece ortalıkta deli divane eden en acı gerçekliktir. Duvarlara bakarsın da bir iz ararsın. Fotoğraflara dokunursun da bir el ararsın. Bir ses duymak istersin. Elbiselerine dokunursun da kokusunu ararsın yok işte yok! Elinde yitirdiklerinle köşene çekilirsin. Gerçi köşende tam olarak ne yaptığını sen de bilmezsin bilemezsin! Öylece doğan güneşe karşı çıkamazsın ya. Saatler, günler, haftalar, aylar hatta yıllar geçer de sen yine de o kaybettiğin yerde boynu bükük kalırsın. Kuşlar uçar sen sanırsın ki o kuşlar kaybettiğin kimselerdir. Gidenler gitti. Kabul et bir daha seslerini duymacaksın duyamacaksın!
Böyle yıkık dökük her şey içinde. Bir çocuktan geriye ne kalır? Binlerce çocuk kalır. Hayallerini yitiren binlerce çocuklar kalır.
Ölüm sen ki beni yaşatıyorsun
Nefes aldığım doğru
Peki ya ruhum, ruhum
O da yaşıyor mu? Sanmam.
Ruhum nelere sustu
Ruhum mezarlara ses oldu.
Ölüm sen ki beni seçiyorsun
Sevdiklerimi değil de beni seçsen ne olurdu?
Susuyorum bu satırlar iç dökümü kadar kalsın bu satırlarda
Olur da günün birinde yokluğumdan acı duyacak kimseler bu satırları okuyarak mutlu olsunlar.
Ben hep savaştım hep de savaşırım. Ama ne olursun ölüm yapma sevdiklerimi aldıkça kendime küsüyorum.
Sen kazandın ben kaybettim kabul ediyorum.
Gel barışalım artık ne sen öldür
Ne de ruhum kıyametlerine tanıklık etsin.
Yaşamı güzelleştiren sevdiklerimizdir. Onları kaybetmediğimiz yarınlar yaşamak ümidiyle.
Gülüyorsam çalışıyorsam bilin ki sizi çok sevdiğimden hatıralarınıza sevgimdendir.
Hasretle kalplerinize sarılıyorum
Görüşmek dileğiyle yine geleceğim fakat söz veriyorum daha ümitli olacağım daha ümitli...