Hayat boyu hüzünlere yer vardır ama sevdiğin herkesten uzakta bir yerlerde yaşamak zorunda olmak bütün hüzünlerden biraz daha önce çökertir insan yüreğini. Sizi mutlu eden kim varsa zaten hep uzaktadır çoğu zaman, insan yüreğinin bir kamçısıdır bu da.

Bir araba düşünün sizi tüm sevdiklerinizden hep uzaklaştıran ve içerisinde bulunduğunuz her saniye birkaç elin boğazınızı sıkan. Şimdi o arabanın içerisindeyim, geçen her saniye tüm sevdiklerimden adım adım uzaklaşıyorum. Geride bıraktığım her yerde yaşam devam ediyor ama benim için durdu. Bildiğim hayatları teker teker düşüneceğim evre yaklaşıyor. İnsan hayatı ne çok sıkıntıya ev olabiliyormuş, anlıyorum bir kez daha. Geçen yirmi üç gün bayramdı, cehenneme adım adım yaklaşırken yüreğime neşe olan birkaç insanı daha çok özleyeceğimi hatırlıyorum. Beni bekleyen şehirde de insanlar var ama yanlarından döndüğüm ev her şeye daha ağır basar. Gülüp eğlendiğim günün akşamı omuzlarım eğik, yüreğimde taşlarla bindiğim otobüsler var şehrin her köşesinde. Gri şehrin gri insanları var, hayatları var onların, acıları var. Yorgunluklarım var benim de, adım attığım mahallede pişmanlıklarım var. Yürüdüğüm koridorda, oturduğum salonda, bir daha hiç göremeyeceğim ve hep hasretle anacağım tablolar var. Bir araba düşünün, sizi bayramlardan koparıp acıların çukuruna atıyor. Ev diyorsunuz oraya ama eviniz geride kalan şehirdeki insanlar aslında. Bir araba düşünün, şimdi o arabanın içerisindeyim. Asfalta kendimden parçalar bırakarak gidiyorum "evime" ve evim aslında geride kaldı yine.