ben düşmekten hiç bu kadar korkmamıştım.

korkmamıştım düşmekten hiç bu kadar ben.

bu kadar korkmamıştım hiç düşmekten ben.

düşmekten ben hiç bu kadar korkmamıştım.

hiç bu kadar korkmamıştım düşmekten ben.

ben bu kadar hiç korkmamıştım düşmekten.


hatta öyle bir düşüş bu ki, hâlâ boşlukta süzülüp yere tüm şiddetimle çarpmayı bekliyor; yüzümün, gözümün parçalanacağından ölesiye korkuyorum. yaşanacak günümün kalmamasından, kıvrandığım köşemde hasta bir köpek gibi ölmekten korkuyorum.


ne olacaktır ki, yüktür, taşınır, insandır, hamaldır... gurur başka bir şey güzel abim, gurura dokunan var ya hani tam göğüs kafesine oturan, hani tüm nefes yollarını iki eliyle kapatan, hani hayatla senin arana berlin duvarı çeken onurun...


bazı yükler insanın saçını ağartırmış ya bir günde, onu anladım güzel abim. anlarsın ya, her nefes bıçak olup batar sol kaburgandan içeri, imgeselliği batsın, fiziksel acı bu güzel abim, kavganın dövüşün ortasında arada kalıp kurban olan elemanın acısı kadar gerçek, yaraları kadar derin...


yok, şarkılar da türküler de batırmıyor adını güzel abim, şakaklarını titreterek çınlıyor kulaklarında, çınladıkça gözlerin doluyor, ağladıkça onun sesi yükseliyor, böyle bir devranda sanki iki yüz yıl geçip gidiyor... zaman dediğin nedir ki güzel abim?


inge bruckhart.
zaten kaç yıldır yaşamıyorum.


https://music.youtube.com/watch?v=jXxyHVbOBdU&si=ak9bLLN0jwLQKdrh