Dert yarıştırmak bir hastalık mıdır? Her şeyden fazlaca olan bu çağda derdin, acının, kötülüğün olmaması elbette mümkün değildi. Her gün sona daha da yaklaşmayı umarak yaşıyoruz. Tabii buna yaşamak denirse...
Soruya gelecek olursak hepimiz o kadar sona yaklaşmak için yaşıyoruz ki en acı çeken olmak için uğraşıyoruz. En çok kaybeden, en çok hayat denen kısır döngünün ağında kaybolan olmak için uğraşıyoruz. Hiçbirimizin durup düşünmeye, içten bir gülümsemeye ayıracak vakti yok. Peki neden bu sancılı yolu seçiyoruz? Niye mutluluğu, en çok da huzuru yarıştırmıyoruz? Çünkü insan kötüdür. Güzel duygular ona sonradan yüklenen bir roldür. Her insan özünde pislik taşır. Her çağda bunu saklamaya, iyi olmaya, bazen de sadece görünmeye uğraşmıştır. Ancak bu çağda bu bile mümkün değildir. Bu çürümüş çağ size sadece görüntüler sunar. Akıp giden zaman size sadece akış bırakır. Size sadece izlemek düşer. İzler ve sonrasında kör olursunuz. Körlüğünüzde dünya yaratırsınız. Kendine o körlüğün içinde dünya yaratanlar sona güzel gidenlerdir.