Gülümser, kendine yaşının kendisinin bile hatırlamadığı zamanlarda adını koymuş. Kimlik adıyla seslenildiğinde hiç oralı olmamış, hayatı boyunca. 70'lerinin sonunda "Anne şimdi ne gerek var?"denilmesini de dinlememiş. Bakmış kimseden destek yok. Tek başına gidip ismini nüfus cüzdanına da iliştirmiş. Kendi adını, kendisi koymuş, Gülümser.
Çocukluğu denince... Dilinin hep bir vidası eksiktir. Vidası gevşemiş musluk gibi şıpşıp damlar durur o anı. Sesi öylesine cılızlaşır ki, insanın içini burkar.
Plastik, omursuz bir hayal çerçevesi. Ah o kırık gözlük... Memleketin narenciye kokulu bahçelerine, el değmemiş yosun kokulu koylarına, pencerelerden bayram sabahı yükselen kavrulmuş susam kokusuna tekabül ettiği zamanlar. Yabancıların, yabancı gibi karşılanmayıp, sofrada ne varsa döküldüğü ortaya. Hardalın ne olduğu bilinmediğinden, güzelce yıkanıp, kavanozları için saklandığı zamanlar.
Ah o kırık gözlük... Karıştığın zeminden kazınıp ne çok yenilendin. Gülümser'in güneş gözlüğü. Aynaya bakıp kendini nerelerde düşündü? Kim bilir. Sünger tekneleriyle açıldı belki karşı adaya. Gülümser'in gözlüğünü ayıplarlar diye kırmış babası. Gülümser şimdi 78 yaşında... Nice gözlükler yerine getirmedi, eskisini. Hep o kırık, geniş çerçeveli...