Gözlerimi kapadım. İstediğim her şeyi gerçekleştirebileceğim bir dünyadayım. Her şeyi yaratabileceğim bir dünya. Belki de mutlu olabileceğim bir dünya. Hayal kurmayı bu yüzden çok seviyorum. İnsan bir an olsun istediği dünyayı kafasında kurabiliyor. Yatmadan belki, düşünüyor sevdiğini yanında. Annesini kaybetmiş bir çocuk anne şefkatini bir an olsun hissedebiliyor. Evet aynısı olmuyor belki ama bizler ufak hayal kırıntılarıyla hissedebilmeyi öğrendik. Umut dediğin şey zaten bu hayal kırıntılarının eseri değil midir?
Bembeyaz, karlarla kaplı bir çölün içinde olduğumu hayal ediyorum. İmkânsızı hayal etmeye alışınca insan, hayal gücünün o sınırsız dünyasını keşfedince bırakamıyor. Sadece karda uyumak istiyorum. O tatlı uykuyu yaşamak ama donmamak. Hissizleşmek belki. Acılarından arınmak. Hayatın keşkelerini o kara gömmek. Gözlerimi açtığımda keşkeler geri gelecek biliyorum ama kendimi bir an olsun özgür hissetmek istiyorum. Kar yağarken bırakıyorum kendimi, karın soğuk ama keyifli yumuşaklığına. Sadece soğuğu ve benliğimi hissediyorum. Hiçlik duygusunu hissediyorum. O an gerçek olamayacak kadar mutlu olduğumun farkındayım. Kar yavaş yavaş yüzümü kaplıyor. Göz kapaklarımda tatlı bir soğukluk hissediyorum. Ellerimi karın içine gömüyorum. Ama üşümüyorum. Sevdiğim şeyleri, sadece sevdiklerimi hissediyorum. İnsana verilmiş en büyük armağana, hayal gücüne bırakıyorum kendimi. Bu hiçlik duygusundan kurtulmam uzun sürüyor. 1-2 saat kadar sonra kardan sıkılıyorum. Denizin ortasına bırakıyorum kendimi, güneş tepeden vuruyor. Denizin serinliği ile güneşin sıcaklığının o haz dolu keyfini yaşıyorum. Dalgalı bir denizin en ortasında, tek başımayım. Ufukta kara parçası bile yok. Sadece ben varım. Beni ısıtan güneş ve içimi serinleten deniz. Yine düşüncelerim benimle birlikte değil. Bu duyguyu çok seviyorum. Bu duygu "mükemmel bir insan olsaydı"nın duygusu. Mutlu, keşkesiz. Anın keyfini ve tadını çıkaran mükemmel bir insan. Hepimiz hayallerimizde işte olmak istediğimiz o mükemmel insanız. Hayal kurmanın en güzel yanı işte bu.
Bir ses duymaya başlıyorum denizin ortasında. Çok rahatsız edici bir ses. Uzaklaşmak istiyorum, denize dalıyorum. Kaçamıyorum, ses giderek şiddetleniyor. Bağırmak, kaçmak istiyorum, yapamıyorum. O an anlıyorum bu sesin neden rahatsız edici olduğunu. Bu ses beni gerçek dünyaya döndüren, mutluluğumu elimden alan, keşkeleri tekrar beynimin içine sokan, en kötüsü de beni gerçekliğe, elimde olmayan şeylere razı olduğum dünyaya döndüren telefonumun alarm sesi. Hayal gücüne birazcık bile gerçeklik dahil olunca mükemmelliği kaçıyor.
Gerçekler, özellikle bilmediğimiz gerçekler hayal kırıklığıdır. İnsanı gerçek üzer, belirsizlik mahveder. Ama yalanlar, özellikle kendine söylediği yalanlar... İşte onlar insanı mutlu eden sahte doğrulardır. Gerçeğe dayanmak insanın verebileceği en büyük sınavdır. Hele bir de bu gerçek kendine söylediği yalanın doğrusuysa. İnsan kabullenmek istemez önce. İnanmak istemez. Hayat, tokat gibi çarpar suratına. Bir daha inanmazsa daha sert çarpar. İnanmaya mecbur bırakır. İşte o an insan bir hayalin içinde yaşamayı, gerçekleri kimsenin göremeyeceği bir kutunun içine koyup gömmeyi her şeyden çok ister. Çünkü insan olmak tam olarak budur.
Ben de bu gerçekleri gömmek istediğim bir andayım. Gerçekliğin tüm çıplaklığıyla gözüktüğü yaşamın içindeyim. Hayır, yaşamaktan mutsuz değilim, aksine yaşamayı tüm bu acılara rağmen, tüm gerçekliklerine rağmen çok seviyorum. Ama devam edebilmek için kendi dünyamı yaratmak zorundayım. Çünkü bu dünya gün geçtikçe yaşanılası bir yer olmaktan çıkıyor.
Pollyanna
2021-11-06T17:21:43+03:00metnin ikinci yarısı çok daha iyiydi, beğendiğim bir deneme oldu.