Bir gün yok olacağız biliyorum.

Ben de vazgeçmiş olacağım bizim için savaşmaktan.

Aynı gökyüzüne bakıp yavaş yavaş derinliklerine batacağız bize dayatılan dünyanın.

Ben savaşçı olacağım, sen asla kendinden ödün vermeyen bir tanrıça.

Biz yok olacağız ama sen umursamayacaksın.

Umursamadığını düşünüp kendini avutmakla yetineceksin.

Masal olacak bir hayatı hayale çevirip arkamızı döneceğiz.

Bir gün ikimiz de farklı insanlar olacağız.

Başka kollarda uyuyup başka gözlere bakarak uyanacağız sabaha.

Ben başka birine dokunurken seni düşüneceğim, başka biriyle uyanırken gözlerimi sen ol umuduyla yeni bir güne açacağım.

Başka biriyle uyuyup rüyalarımda seni görüyor olacağım.

Kaç gün, kaç ay, kaç yıl geçtiğini umursamadan her gün yeniden seni hissederek devam edeceğim hayata.

Sana yakın olan herhangi bir sokaktan geçtiğimde yüreğim ağzımda olacak.

Seni görmek istemenin heyecanı ve senden uzak durmam gerektiği korkusu hiç bitmeyecek.

Umut olmayacak.

Belki de kader deyip geçeceğim.

Belki de bir gün alışırım böyle bir yaşama.

Ya da alışmak zorunda kalırım.

Başka birini öperken gözlerimi kapattığımda sen geleceksin gözlerimin önüne.

Başka birinin yüzüne gülmek zorunda kalıp arkamı döndüğümde yüreğimde kalan ağır bir yorgunlukla koyacağım başımı yastığa.

Hem onu mutlu etmek için savaşacağım; hem de asla bitmek bilmeyen bir seni yaşatmak için.

Ağır biliyorum.

Hatta belki de imkansız.

Ama dedim ya belki de kader deyip geçeceğim.

Aslında biliyor musun belki de kendim için değil ama senin de bunları yaşayacak olman ağır gelecek bana...